30 Temmuz 2008 Çarşamba

Leningrad Cowboys

Leningrad Cowboys1989 yapımı Leningrad Cowboys Go America / Leningrad Kovboyları Amerika'ya filmi Fin yönetmen Aki Kaurismäki'nin dünyaca tanınmasını sağlamış. Sovyet tundralarında müzik yapan grubun Amerika'ya gelmesini ve şansını fırsatlar ülkesi Amerika'da aramasını/zorlamasını anlatan bir başka yol/culuk filmi. Kaurismäki hem Sovyetler Birliği'ni (ki bunu grup üyeleri ile yöneticileri arasındaki ilişki açısından veriyor) hem de Amerika'yı (fırsatlar ülkesinin fırsatlar ülkesi olmadığını her fırsatta vurguluyor) güzel güzel taşlar filminde.

Film uçsuz bucaksız tundraların ortasında meşhur olmaya çalışan "Leningrad Kovboyları" isimli grubun kendilerini bir müzik yapımcısına dinletmesiyle başlıyor. Çaldıkları eski bir Sovyet marşı. Yapımcı grubu ticari bulmayıp bir karta telefon numarası yazıyor ve diyor ki ; "Amerika'da her türlü saçmalığı yutarlar, şansınızı bir de orada deneyin."

Şöhret peşinde fırsatlar ülkesi Amerika'ya ayak bastıklarında uyarıyla "rock & roll"a geçiş yapıyor ve New York'tan Meksika'ya doğru çetin Amerika turlarına başlıyorlar. Grup üyelerinin tek tip sivri saçları ve sivri ayakkabıları mükemmel üniformalarıdır. Amerika'ya geldiklerinde bir süre sonra yöneticilerinin (menajerleri) ayakkabısı farklılaşacak ve beyaza dönüşecektir. (Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir !) Yöneticilerine karşı kıyafeti ile ilgili tepki gösteremeyen grup üyeleri içlerinden biri Teksas'ta kıyafetini renklendirince O'nu tepeleyecektir.

Aki Kaurismäki'nın bu filminde yine müzikler çok hoş. Leningrad Kovboyları New Orleans barlarından birinde mükemmel bir "Tequila" yorumluyor.

Bir başka sevdiğim bağımsız yönetmen Jim Jarmusch filmde New York'taki ikinci el araba satıcısı olarak görüntüye giriyor. Böylelikle iki bağımsız yönetmen Aki Kaurismäki ve Jim Jarmusch'un dostluğunu da gözlemlemiş oluyoruz.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Pidä huivista kiinni, Tatjana

Reino ve Valto
Fin yönetmen Aki Kaurismäki'nin sineması ile tanışmam geç oldu. Pidä huivista kiinni, Tatjana / Take care of your scarf, Tatiana / Eşarbına Sahip Çık Tatyana isimli 1994 yapımı filmini izledik dün akşam. Biri kahve biri votka düşkünü iki biryantinli 'rock' sever Reino ve Valto'nun biri Estonyalı diğeri Rus iki kadını arabalarına alarak Tallinn'e dek sürecek yol/culuk filmi. Valto'nun arabası çok konforlu bu arada. Gayet pratik ve taşınabilir kahve makinası bir de muhteşem bir plak çaları var arabada. Siyah beyaz, kısa diyaloglara dayalı, oldukça öz anlatımı ile kaybedenlerin filmini yapmış Kaurismäki. Müzikler çok hoş...Klavdia ve Tatjana

21 Temmuz 2008 Pazartesi

20 Temmuz sevgili(m) kocamın doğumgünüdür...Artık O'nun da kırkı çıktı.

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Amerika, ne zaman bitireceğiz insanlarla savaşı?

1965 San Fransisco Martin Scorsese, No Direction Home / Eve Dönüş Yok : Bob Dylan belgeselinde, Minnesota'da başlayıp New York'un Greenwich Village klüplerinde ve New Port Folk Müzik festivalinde devam eden, 1966 yılındaki Manchester konseri ile doruk noktasına ulaşan bir kariyerin, efsane sanatçı Bob Dylan'ın hikayesini anlatıyor. Robert Allen Zimmerman'dan Bob Dylan olmaya doğru giden yolda, Dylan'ın 1966 yılına dek başına gelenler hem yakın arkadaşları tarafından hem de kendisiyle yapılan uzun röportajlar kanalıyla aktarılıyor. Filmdeki konuklardan biri olan ve Bob Dylan hakkında görüşlerini aktaran Allen Ginsberg'in belgeselde de dizelerine yer verilen Amerika şirinin bir bölümünü Cevat Çapan'ın çevirisiyle günceme alıntılıyorum;

AMERİKA
Amerika sana her şeyimi verdim,şimdi bir hiçim ben.
Amerika, iki dolar yirmi yedi sent 17 Ocak 1956.
Kendi kafama bile dayanamıyorum.
Amerika, ne zaman bitireceğiz insanlarla savaşı?
Al da kıçına sok atom bombanı.
Keyfim yerinde değil, sıkma canımı.
Kafam düzelmeden yazmayacağım şiirimi.
Amerika ne zaman melekleşeceksin?
Ne zaman soyunacaksın çırılçıplak?
Ne zaman bakacaksın kendine mezarlıktan?
Ne zaman yaraşır olacaksın milyonlarca Troçkistine?
Amerika neden gözyaşı dolu kitaplıkların?
Amerika yumurtalarını Hindistan'a ne zaman yollayacaksın?
Amerika bu senin çılgın isteklerinden artık bıktım.
Ne zaman süpermarkete gidip gerekeni alabileceğim
güzel gözlerimin hatırı için?
Amerika ne de olsa bir sen varsın, bir de ben kusursuz
olan, öteki dünya değil.
Şu makinaların da sıkıyor artık beni
Bana ermiş olma isteğini sen verdin.
Bir başka yolu olmalı bu tartışmayı sona erdirmenin.

....

Allen Ginsberg / Çeviri : Cevat Çapan

15 Temmuz 2008 Salı

No Direction Home

Martin Scorsese, No Direction Home / Eve Dönüş Yok : Bob Dylan filmini şöyle değerlendirmiş:

'Yalnızca belli bir çizgide kalarak Dylan'ın sabırlı yaratıcılık sürecini öğrenmek ve söylediklerini dinlemek. Dylan'ın söylediği şeyler psikolojik ya da hassas hayatı, politik yada herhangi birşey üzerindeki görüşleri. Ve ben onun söylediklerinin bugünkü toplumumuz, genç insanlar yada sanatçı olmaya çalışanlar için önemli olduğunu düşünüyorum. Ve gençlere söylemek istediğim birşey var ki para kazanmaktansa söyleyeceğiniz birşeylerin olması daha iyidir.'

Hedefin insanları köleleştirmek olduğu bir dünyada çok naif ve anlamlı bir dilek değil mi bu ?

Bob DylanBob Dylan, filmde yer alan basın toplantılarından birinde muhabirin sorduğu soru karşısında kendisini şöyle değerlendiriyor:
"Muhabir: Bay Dylan, etiketlerden hoşlanmadığınızı biliyoruz, haklısınız. Ama yaşı 30'un üzerinde olan bizler için kendinize bir etiket verip rolünüzün ne olduğunu tanımlayabilir misiniz?
Bob Dylan: Şey, kendimi 30 yaş altı olarak etiketliyorum. Rolüm de, elimden geldiğince burada kalmak. "

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Woody Gutrie

Woodrow Wilson Guthrie Aslında haftasonu izlediğim Martin Scorsese'in yönettiği No Direction Home / Eve Dönüş Yok : Bob Dylan isimli belgeselden bahsetmek istiyordum ama bugün 14 Temmuz...Belgeselde sıklıkla geçen Bob Dylan'ın en çok ilham aldığı Amerikalı protest şarkıcı Woody Guthrie'nin doğumgünü. Kendisini akustik gitarının üzerine yazmış olduğu "This machine kills fascists. / Bu alet faşistleri öldürür." sloganının yer aldığı fotoğrafı ile ``AY'dan İzlenimler´´'e konuk etmek istedim.

Bini aşkın şarkı yazan Woody Guthrie'nin en tanınmış şarkısı 1940'ta yazmış olduğu "This Land is Your Land". Irving Berlin'in "God Bless America" şarkısına doğrudan bir yanıt, kızgın bir yanıt olarak yazdığı bu protest şarkıda bu ülke hepimizin diyor Woody Guthrie. Yine aynı yıl yazmış olduğu The Ballad of Tom Joad / Tom Joad'ın Şarkısı'nda John Steinbeck'in The Grapes of Wrath / Gazap Üzümleri romanının ana karakteri Tom Joad'dan esinlenmiştir.

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Korkunun Ecele Faydası Yok

Küçük Kıyamet
10 Eylül 1509'da meydana gelen İstanbul Depremi büyüklüğü ve yarattığı ağır hasar sebebiyle halk arasında Kıyamet-i Suğra yani Küçük Kıyamet olarak adlandırılmış.

Durul ve Yağmur Taylan'ın 2006 yapımı Küçük Kıyamet / The Little Apocalypse isimli filmlerini haftasonu izledim. Film adını öncelikle 1509'daki büyük depremden alıyor ama senarist Doğu Yücel kendisiyle yapılan bir söyleşide "Küçük Kıyamet ismini ele alışlarının aslında daha çok tasavvuftaki anlamı, yani kişinin kendi ölümü" ile ilintili olduğunu belirtiyor.

Küçük Kıyamet filmini sevdim ve gerçekten etkilendim. Depremden, sonrasında yaşayacaklarımızdan dolayı korkuyorum. Hem de çok.

3 Temmuz 2008 Perşembe

Yay

YaY
"Öleceğim güne kadar bir yay gerginliğinde güzel, güçlü bir ses gibi yaşamak istiyorum."

Kim Ki-duk'un Hawl /
The Bow / Yay
isimli 2005 yapımı filmi bu cümleyle son buluyor. Film şiirselliğin doruğunda. Diyaloglar arasında boğulmadan da film çekilebileceğini gösteriyor Kim Ki-duk.

2 Temmuz 2008 Çarşamba

"2 Temmuz 1993"

2 Temmuz 1993
...
15 yıl önce bugün Ortaçağ karanlığı yaşandı !
Unutmayın, unutturmayın !


Bir Eflatun Ölüm

kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım

git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım

ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.

aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.

söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım

belki
sararmış
eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.

bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder.

Behçet Aysan