27 Temmuz 2018 Cuma

El extraño viaje

İspanyol yönetmen Fernando Fernán Gómez'in 1964 yapımı siyah-beyaz El extraño viaje / Strange Voyage / Tuhaf Yolculuk filmi izleyicisini ters köşeye düşüren, İspanyol sinemasının kayda değer örneklerinden, arşivlik bir film. Franco döneminde yasaklanmış olan El extraño viaje / Strange Voyage / Tuhaf Yolculuk filminde Madrid yakınlarındaki bir köye gidiyor ve iki kız (Ignacia ve Paquita) ile bir erkek kardeşten (Venancio) oluşan Vidal kardeşlerle tanışıyoruz. Abla Ignacia Vidal, çocuksu zihniyete sahip kız ve erkek kardeşi üzerinde mutlak bir hakimiyet kurmuş, kardeşlerini ezip korkutarak kendisi olmadan hiç bir şey yapamayacaklarına kanaat getirtmiş.
Köylülerin monoton yaşantısını canlandıran tek etkinlik her Cumartesi gecesi köye Madrid'ten gelen bir müzik grubunun çaldığı müzikler ve bu müziklerle köylülerin yaptığı danslar.
Elbette bu köy özelinde kırsal İspanya'nın gündelik yaşantısını gözler önüne seren yönetmen Fernando Fernán Gómez, köyden kente kaçış hayalleriyle dolu köy gençlerine de değinmeden duramamış. Köydeki tuhafiye mağazasındaki kentli giysilere duyulan özlem, sürekli bir köyden kaçıp kurtulma isteği fazlasıyla hissettiriyor kendini.
Filme dönersek köyün tuhaf kardeşleri Vidaller köy meydanında yer alan dans gösterilerine sadece köy meydanına bakan balkonlarından oturup izleyerek katılıyorlar. Yine bir Cumartesi gecesi tüm köy neşeyle müzik dinleyip dans ederken Vidal kardeşlerin evinde, Paquita'nın ablası Ignacia'nın odasından duyduğu seslerle filmin akışı bir anda değişiyor ve izleyiciyi bir kasıt olmaksızın oluşan üç cinayetle karşı karşıya getirtip, sürpriz sonuyla ters köşede bırakıyor.

Desiderio

IMDb kayıtlarına göre 1946 yapımı Desiderio / Desire veya Woman / Tutku filminin yönetmen koltuğunda iki isim var: Marcello Pagliero ve Roberto Rossellini. Aslında yönetmen Roberto Rossellini 1943 yılında çekmeye başladığı Desiderio filminden İtalya'daki savaş şartlarının kendisini çaresiz bırakması sebebiyle ayrılmak zorunda kalmış. Daha sonra başkalarının çabalarıyla yönetmen Marcello Pagliero projeye dahil olmuş ve filmi 1945'te tamamlamış. İtalya'daki bazı sansür müdahalelerinden sonra film, nihayet ertesi yıl 1946'da serbest kalmış.
Desiderio filminde Milano'da fahişelik yapan Paola Previtali'nin hayatından bir kesit izliyoruz. Paola Previtali rolünde Elli Parvo var ve oldukça başarılı. Paola bir akşam iş dönüşünde tanık olduğu genç bir kızın intiharıyla sarsılacak, yardımına koşan adamla yakınlaşacak ancak O'na kendisiyle ilgili gerçeği söyleyemeyecek, kapana sıkılmış hissettiği fahişelikten kendini kurtarmaya çalışacak ve çareyi iki yıl önce Roma'ya çalışmaya gittiğini söyleyerek ayrıldığı Abruzzi dağlarındaki bir köyde yaşayan ailesinin yanına dönmekte arayacaktır. Ancak köyde işler hiç de istediği gibi gitmeyecek ve Paola için hayat çekilmez bir hale gelecektir. Yakınlaştığı adam gelip Paola'yı köyünde bulacak mı diye merakla izleyicisini umutlandıran Desiderio filmi bir yumruk gibi boğazınızda düğümleniyor. Savaş sonrası koşullar, büyük kentlerdeki dış görüntüler çok fazla yansıtılmamış filmde ama fazlasıyla hissediyorsunuz umutsuzluğu Paola'nın gözlerinde.

Tutulursan!?

27 Temmuz 2018'de yani bugün yüzyılın en uzun Ay tutulması yaşanacak. Ay tutulmasının 1 saat 42 dakika ve 57 saniye sürmesi bekleniyor. Tutulma, Türkiye saati ile 20:13'de başlayıp sabaha karşı 02:30'da sona erecek ve Ay, tutulma sırasında "Kanlı Ay" olarak adlandırılan kızıl bir görünüme bürünecek.

3 Temmuz 2018 Salı

L'avenir

Mia Hansen-Løve'ın yazıp yönettiği 2016 yapımı L'avenir / Things to Come / Gelecek Günler filmi, sadece uzun zamandır keyif aldığım bir film olarak değil, tembelliğimden pek uğramadığım sevgili günceme de dönüş yapmamı sağladığı için ayrı bir yer ediniyor belleğimde.
Mia Hansen-Løve'ın annesinin hayatına dayanarak yazdığı senaryosunda, yönetmenin annesi sadece kedinin mahremiyetine olan saygısından dolayı kedinin adını değiştirtmiş. Filmde yer alan felsefe öğretmeni Nathalie Chazeaux'nun (ayrıksı rollerinden üzerinden başarıyla gelen Isabelle Huppert var bu rolde ve harikalar yaratıyor.) annesinin kedisinin adı orjinal senaryoda "Desdemona" imiş ama yönetmenin annesi kedinin adının filmde "Pandora" olmasını istemiş. Ki böylelikle sevgili(m) kocamın dediği gibi kedi taşıma kutusunda evden eve, Paris'ten dağlara taşınınca, Pandora'nın kendisi kutunun içine girivermiş olmuş!
L'avenir / Things to Come / Gelecek Günler filmi, hem içinden geçen Abbas Kiarostami'nın 2010 yapımı Copie Conforme / Certified Copy / Aslı Gibidir filmiyle "içinden filmler geçen filmler" kategorime hem de filmle yer alan pek çok felsefe kitabıyla "içinden kitap/lar geçen filmler" kategorime yerleşiyor.

Evli ve iki çocuk sahibi, Paris'te bir lisede felsefe öğretmeni olarak hayatını sürdüren Nathalie tüm zamanını ailesi, öğrencileri ve hastalık hastası, sürekli ilgi bekleyen annesinin arasında bölüştürürken, bir gün kocası başka bir kadın için onu terk edeceğini söyler. Nathalie'nin kocasına tepkisi salt şu cümle olur: “Beni sonsuza kadar seveceğini zannetmiştim.” Filmin bundan sonrasında kendisini arayıp bulmaya çalışan yeni bir Nathalie gözlemleriz. Annesinin ölümünden sonra eski öğrencisinin kaldığı çifliğe gitmek üzere arabada yolculuk ederken şöyle diyecektir Nathalie: “Çocuklarım kendi işlerinde güçlerinde. Kocam beni terk etti. Annem öldü. Özgürlüğümü buldum. Toplam özgürlük. Daha önce tatmadığım bir şey! Bu olağanüstü!”

Bazen hayat farklı sürprizlerle farklı yönlere gitmemize yol açar. Kendimizi bulup, keşfetmek elimizde elbette, sadece kararlı olmak gerekiyor!