30 Mart 2012 Cuma

Mùi du du xanh

Vietnam doğumlu Fransız vatandaşı Anh Dung Tran’ın son filmi Noruwei no mori/ Norwegian Wood / İmkansızın Şarkısı arşivimize ilk giren filmi olmuştu. Kızımın etkisiyle edindiğimiz yönetmenin bu filminin ardından diğer filmlerini de edindik. Ancak filmlerinin kronolojik sırasını bozmayarak, günceme öncelikle yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olan, 1993 yapımı olan Mùi du du xanh / The Scent of Green Papaya / Yeşil Papaya’nın Kokusu 'nu konuk etmek istiyorum.
Anh Dung Tran, 12 yaşına dek yaşadığı ve 1974’te ailesiyle birlikte terk etmek zorunda kaldığı ülkesi Vietnam’a dair anılarını, kültürel temellerini, köklerini filmlerinden eksik etmemiş. Belleğine kazınmış olan annesinin yemek pişirdiği sahneleri Mùi du du xanh / The Scent of Green Papaya / Yeşil Papaya’nın Kokusu filminde fazlasıyla kullandığını belirtmiş.Muiİzlediğim en dingin, en doğayla barışık filmlerden biri olan Mùi du du xanh, 1951 yılının Fransız sömürgesi olan Vietnam’ında başkent Saygon’da başlıyor. 10 yaşındaki Mui, evin üst katında hiç aşağıya inmeden yaşantısını sürdüren büyükanne, anne – baba, üç erkek çocuk ve yaşlı bir hizmetçiden oluşan bir ailenin yanına hizmetçi olarak yerleşiyor. Mui’nin gözünden yanlarına yerleştiği ailenin başına gelenleri, aile bireylerinin başlarından geçenleri, ev, bahçe ve ev sahibesinin evin ön tarafındaki dükkanı dahilinde izliyoruz.Mui mutfaktaMui bir yandan yaşlı hizmetçiden ev nasıl çekip çevrilir, yemek nasıl pişirilir öğrenirken bir yandan da etrafını gözlemlemekten geri kalmıyor. Mui’yle beraber biz de gözlemliyoruz bahçedeki papaya ağaçlarını ve papaya ağacının meyvelerini. Papaya (Latince adıyla Carica Papaya yani bir çeşit kavun ağacı) ağacının gövdesi yumuşak bir dokuya sahipmiş ve geniş, koyu yeşil olan yaprakları, doğrudan gövdesinden çıkarak oluşurmuş. Bu yapraklar koparıldıkları vakit saplarından filmde de gördüğümüz üzere süt gibi bir sıvı akarmış. Uzun ve yuvarlak yapılı meyveler veren iki çeşit papaya ağacı varmış.Yeşil PapayaYeşil PapayaPapaya yapraklarıFilmde uzun meyve veren papaya ağacını gözlemliyoruz ve kokusunu alıyoruz Mui’yle birlikte. Kokusunu alıyoruz derken şaka yapmıyorum, film gerçekten de görselliğin ötesinde herşeyin kokusunu da aldırıyor izleyicisine. Papaya ağacının meyveleri olgunlaşmadan önce koyu yeşil renkte, olgunlaşmaya başlarken sarı, tam olgunluğa erişince turuncu renk almaktaymış. Filmde, Mui’nin koparıp rendeleyerek salata yaptığı papayalar hep koyu yeşil renkteydiler ve dolayısıyla filme de doğrudan adlarını vermişler. Mui’yle beraber tek gözlemlediğimiz papayalar değildi elbet, kurbağaları, ağaçları, pirinçleri, eve gelip gidenleri, evin hanımının dükkanına gelip gidenleri, evin ilgisiz beyini, evin sürekli Mui’yle uğraşan en küçük çocuğunu, rüzgarı, mevsimleri... Evin hanımının Mui’yi ayrı bir gözetip kolladığını da görüyoruz çünkü ölen kızı eğer yaşasaydı Mui kadar olacakmış yaşı.
Evin beyinin ölümünden sonra on yıl birden atlıyor film ve küçük Mui 20 yaşında alımlı bir genç kız olarak karşımıza çıkıyor. Evde büyük değişiklikler olmuş geçen on yılda. Artık büyükanne yok, evin hanımı büyükanne konumunda olmuş, evin küçük oğlu evlenmiş ve eşiyle beraber evdeler; yaşlı hizmetçi de yok. Mui’nin, evin büyük oğlunun arkadaşı olan Khuyen’in yanına hizmetçi olarak gönderilmesine karar veriliyor. Mui’nin 10 yaşında görür görmez aşık olduğu Khuyen’in evine gelmesiyle, filmin öyküsü modern bir külkedisi öyküsüne dönüşürken, papayanın üzerinden sembolizm de, başka bir yöne doğru yol alıyor... "Şiir Filmler"´den birisi... Yönetmenin asıl "Şiir Filmi" olan "Cyclo"´ya bir başka girdide değinmek üzere...Papayanın çekirdekleriMui ve Khuyen

28 Mart 2012 Çarşamba

Pardus Çalıştayı Sonuç Bildirisi

Pardus'u yarınının belirleneceği çalıştay 23-24 Mart 2012 tarihlerinde gerçekleştirildi. Çalıştay sonuç bildirisi şöyle :

"Pardus'un Yarını Çalıştayı, Türkiye'deki özgür yazılım topluluğundan davet edilen 36 kişinin katılımıyla tamamlandı.

Pardus Projesi'nin Türkiye özgür yazılım hareketinin vazgeçilmez bir parçası olduğu bir kez daha vurgulandı. Pardus'un gelişiminin gerek bireysel gerek kurumsal sürüm olarak TÜBİTAK öncülüğünde topluluğun katılımıyla sürdürüleceği TÜBİTAK tarafından belirtildi. Pardus'un geleceğine yön verecek gerekli kararları alacak bir kurul oluşturuldu.
Kurul, aşağıdaki temsilcilerden oluşacaktır:

- TÜBİTAK yönetim temsilcisi

- STK temsilcisi

- Kullanıcı topluluğu temsilcisi

- Geliştirici temsilcileri (biri topluluktan olmak üzere 2 kişi)

- Pardus çözüm ortaklarından bir temsilci

- Üniversite (akademik) temsilcisi

- Kamu kurumlarından temsilci

Kurul şeffaf olacak, yapılan çalışmaların hem Türkçe hem İngilizce olarak topluma duyurulması sağlanacaktır. Kurul üyeleri kendi temsil ettikleri topluluklardan seçim yoluyla belirlenecektir.

Pardus'un en önemli hedefinin en iyi Türkçe desteği veren işletim sistemi haline gelmek olduğu, Türkçe dil desteği ve belgeleme çalışmalarına toplulukla birlikte öncelik verileceği vurgulandı."

Çalıştayın kısa süre içerisinde meyvelerini vereceğine ve Pardus'un eskisinden daha kararlı ve emin adımlarla yoluna devam edeceğine inanıyoruz.

Kaynak : http://www.ozgurlukicin.org

27 Mart 2012 Salı

Günlerden 25 Mart...

Pazar günü kardeşim de kırklandı artık !
Eşinin el yapımı pastasını çocukluk anılarımız eşliğinde afiyetle yemek ayrı bir keyifliydi.
40 yaş pastası yaş pasta
Taaaa Amerika'daki yeğenimin dediği gibi; "Ne çabuk büyüyor çocuklar, daha dün gibi hatırlarım Meriç'in azgın sularında yüzüşünü cin çocuğun !"

*
*
*
*
*
25 Mart Alman arkadaşımın da doğumgünüdür. Kartını tam o günden önce alması için postalamıştık elbette, ancak eline geçmesi için biraz daha beklemesi gerekecek !

18 Mart 2012 Pazar

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ !

.

17 Mart 2012 Cumartesi

Mammoth

İsveçli yönetmen Lukas Moodysson'un "Amerikanvari" olarak nitelendirilen 2009 yapımı son yapıtı Mammoth / Mamut adını nesli binlerce yıl önce tükenmiş fillerin atası olan mamutlardan alıyor. İş ortağı, filmin ana kahramanı Leo'ya (Gael García Bernal canlandırıyor) mamut dişinden yapılmış 3000 dolarlık bir kalem armağan eder. Leo birlikte iş antlaşması için gittikleri Uzakdoğu'da milyonlarca dolarlık antlaşmayı imzalarken kullanacaktır pahalı kalemi. Haziran 2010'da Alman e-dergi Aviva şöyle bir soru yöneltmiş Lukas Moodysson'a: "Filminizde bir kalem, anahtar rolü üstlenmiş durumda, gerçekte var mıdır mamut dişinden yapılma böyle bir kalem?"; "Aslında var ve üstelik Alman malı" diye yanıtlamış Lukas Moodysson ve eklemiş: "Faber Castel ürünü, aslında 'Yılın Kalemi' olarak her yıl çok özel bir maddeden bir kalem üretiyorlar ve bir defasında da nesli tükenen mamutların dişini seçmişler. Hakikaten kalemi seviyorum ve eleştirmek de istemiyorum ama böyle bir kalemi üretmek için ne tuhaf bir Dünya'da yaşıyor olduğumuzu da görüyorum." (Ayrıntılar için şuraya tıklayabilirsiniz: AVIVA-Berlin asked Lukas Moodysson about the women that influenced his life, disappearing fathers, the oddness of human relationships and what he has in common with one of his main characters in "Mammoth".)
Lukas Moodysson'u bu filminin senaryosunu yazmaya bir bakıma Filipinli göçmen işçiler yönlendirmiş. Yaşadığı ortamlarda evleri, dükkanları temizleyen, çocuk bakıcılığı yapan Filipinliler'i gördükçe bu ülke üzerine daha çok okumuş yönetmen ve New York'u filmindeki çekirdek ailenin fonu olarak seçerek Filipinler ve Tayland'da çekimlerini tamamlamış.

New York'ta yaşayan Leo (Gael García Bernal) ve Ellen (Michelle Williams) küçük kızları Jackie ile birlikte mutlu ve zengin bir aile. Ellen bir cerrah ve geceleri hastahanede çalıştığı için Jackie'ye ilgilenen Filipinli bir bakıcıları var. Filipinli bakıcı ülkesinde bıraktığı iki oğlunun özlemiyle tüm sevgisini Jackie'ye yoğunlaştırmış. Evin bir yanı çocuk kalmış muzip babası Leo, bir gün iş antlaşması için Uzakdoğu'ya gidince, yönetmen ayrı kalan çiftin üzerinden küreselleşen Dünya'dan başlamış, sınıf farklarından, tüketim çılgınlığından, refah ülkesi Amerika'nın zengin bireyinin gittiği üçüncü Dünya ülkesinde ipek eşarp alışverişi yaparken kendini kaybetmesinden, evde kalan Ellen'in kocaman buzdolabını açıp önünde dakikalarca boşluğa bakar gibi kalmasından, Ellen'in kendi çocuğuyla yeterince ilgilenemeyip hastahanede çocuk hastaları tedavi edebilmek için çırpınmasından doğru dersler çıkarmamızı istemiş sanki. Leo zorunlu olarak iş antlaşması yapılıncaya dek kalmak zorunda olduğu Bangkok'ta yapacak bir şey bulamayıp, kendini Koh Lanta'da bir bungalova atar; elbette akabinde, klişe de olsa Taylandlı bir fahişeyle kesişmesi de gündeme gelir filmde. Küreselleşen Dünya'da Filipinler'den New York'a, kalkıp çalışmaya giden bakıcının, basketbol topu isteyen oğluna satın aldığı topun üstünde "Filipin Malı" yazması ne denli acıdır ! O basketbol topunun üretiminde çocuk işçiler bir güzel de sömürülerek kullanılmıştır. Daha iyi bir hayat için para kazanmaya çalışırken ardında bıraktığı oğullarından büyük olanı, anneleri bir an önce dönsün diye kendince çözüm bulmaya çalışırken Batılı bir sapığın kurbanı olmaktan kaçamayacaktır. Küreselleşen Dünya'nın sorunları, yerel hayalleri yerle bir etmektedir.

Leo'nun kendi hayatını değiştirmek için verdiği karar, güzelim kumsalda bir an gördüğü bir baba ve çocuğunun silületiyle kendisini gerçek hayatına döndürürken, hayatını değiştiremeyeceği fahişeye bıraktığı 3000 dolarlık kalemin ederini bulamayacağı ne kadar da belli aslında! Leo'nun dediği gibi günün birinde insan ırkının da nesli tükendiğinde kemiklerinden objeler yapılacak mı acaba? Yoksa adalet o zaman mı yerini bulacak?!

14 Mart 2012 Çarşamba

3.14 / Pi Günü Sonlanmadan...

Pi (1998) - ekran görüntüleri...
"Sayılar...Sayılar hiçbir şeydir. Önemli olan anlamdır."
Pi
Darren Aronofsky / 1998

*
*
*
*
*
Bugün 3.14, Pi günü.
Peki, 6. ayın 28'i ne günüdür ?

Wiki / Pi Day

Viki / Pi Günü
MATKAP

10 Mart 2012 Cumartesi

Tillsammans

Tillsammansİsveçli genç yönetmen Lukas Moodysson'un ilk uzun metrajlı filmi olan, 1998 yapımı Fucking Åmål / Show me Love / Sev Beni´ı, bence İsveç dışında daha çok tanınmasını sağlayan, 2002 yapımı Lilja 4-ever / Daima Lilya filminin ardından izlemiştim... Uzun bir süre Moodysson'un filmlerine ara verdikten sonra, geçtiğimiz haftalarda ilk kez İsveç dışında çektiği "Amerikanvari" olarak nitelendirilen 2009 yapımı son yapıtı Mammoth / Mamut´u izledim. Lukas Moodysson, günceme bahsettiğim bu filmleriyle değil, dün gece izlediğim, kanımca en derin ve önemli filmi, 2000 yapımı Tillsammans / Together / Bir Arada ( Birlikte) filmiyle konuk olacak.
1969 doğumlu yönetmen, 70´li yıllarda annesi ve annesinin sevgilisiyle (boşanmış bir anne babanın çocuğuymuş Lukas) bir komünde yaşamış. Yazıp yönettiği Tillsammans / Together / Bir Arada ( Birlikte) filmi, bir bakıma kendi çocukluğuna, çocuk bakışına dönüşü diyebiliriz. Hatta daha da ileri gidip, ince ince gayet naif bir üslupla eleştirdiği komünel yaşama yanıtı, 2009'da Mammoth / Mamut ile klasik aile yapısını yücelterek noktalamış yönetmen.
ABBA'nın "S.O.S." parçasıyla açılan ve biten filmde, Tillsammans adındaki komünde birarada yaşayan ve gitgide aynılıktan, incelmiş bireysel politik bakışlara evrilen hippilerin hayatı, komündeki ana karakterlerden Göran'ın, alkolik kocasından şiddet gören ablasının, iki çocuğuyla birlikte Tillsammans'a sığınmasıyla farklılaşıyor. Komündekilerin burjuva yakıştırması yaptığı abla Elisabeth ile iki çocuğu Eva ve Stephan bir yandan komünel yaşama ayak uydururken bir yandan da komün hayatını (komündekilerin deyimiyle) zehirliyorlar. Kendine özgü sıradışı serbestliklerin olduğu komünel hayatla, klasik aile/ilişki düzenini uzlaştıran bir film olarak ilerliyor Tillsammans... Komündeki ayrıksı olanlar, yeni inceltilmiş uzlaşı sistemine uyum sağlamaya direnen en uçtakiler, film boyu kopup giderken, geçtiği dönemin müzikleri eşliğinde, kızımın belirttiği gibi "nihayet hoş bir İsveç filmi" izliyoruz. Yaklaşık 106 dakika sürüyor izlencemiz... (Ek olarak : Tillsammans öncesinde izlediğimiz ve kızımın sevemediği diğer bir İsveç filmi, Pernilla August'un 2010 yapımı Svinalängorna / Beyond / Herşeyin Ötesinde filmiydi. - "İsveç filmi demek Bergman filmi demek değildir ama Bergman filmleri de elbet İsveç filmidir" diyerek mantıksal önermemi getireyim!)
Televizyona izin verilmeyen komün evine, burjuvaların zaferiyle gelen siyah beyaz da olsa televizyonda, ünlü İsveç çocuk roman karakteri Pippi Långstrump / Pippi Uzunçorap ile ilgili televizyon dizisine denk gelinince, komündekilerin "kapitalist ve materyalist" dedikleri Pippi'ye, Elisabeth'in "o sadece bir çocuk kitabı" demesi ne kadar naif. Hep bu naif çocuk kitaplarının, çizgi filmlerinin, oyuncakların üzerinden başlamıyor mu zaten salt tüketmeye endeksli kuşaklar yetiştirmek?
"Herkes futbol oynayabilir" mottosuyla kitleleri uyutmanın yeni yolunun futbol maçları olduğu da bu filmle birlikte bir kez daha kanıtlanmış oldu bu arada...

8 Mart 2012 Perşembe

Dünya Kadınlar Günü

"We want Bread, and Roses too! / Ekmek de istiyoruz, gül de!"

"Dünya Kadınlar Günü" veya tam adıyla "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlu olsun! Hatıra paralarımızdaki kadın konulu paralar için buraya, günün anlam ve önemine uygun film için ise şuraya tıklayabilirsiniz.