27 Mart 2014 Perşembe

Vatan İçin

VATAN İÇİN
Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik.


Orhan Veli KANIK

26 Mart 2014 Çarşamba

"Hayat Bayram Olsa" - Şenay

4 Ocak 2013'te yitirdiğimiz, Türk Pop Müziği'nin ölümsüz sesi Şenay'ın en sevilen şarkılarından biri bugün blog'umu şenlendiriyor...
Eskileri, o güzel müzikleri, yeniden ve yeniden, hatta ısrarla dinlemek gerek bu günlerde.


https://www.youtube.com/watch?v=scE1KJMygn0

http://tr.wikipedia.org/wiki/Şenay

http://www.dailymotion.com/video/xgbny3_senay-hayat-bayram-olsa_music


30 Mayıs 2007'den beri yayında olan "AY'dan İzlenimler"'de, ilk kez bir video paylaşımı yapıyorum!
HAYAT BAYRAM OLSA

Şu dünyadaki en mutlu kişi
Mutluluk verendir
Şu dünyadaki sevilen kişi
Sevmeyi bilendir

Şu dünyadaki en güçlü kişi
Güçlükten gelendir
Şu dünyadaki en bilgin kişi
Kendini bilendir

Bütün dünya buna inansa
Bir inansa
Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa
Birlik olsa
Uzansak sonsuza

Bütün dünya buna inansa
Bir inansa
Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa
Birlik olsa
Uzansak sonsuza

Şu dünyadaki en olgun kişi
Acıya gülendir
Şu dünyadaki en soylu kişi
İnsafa gelendir

Şu dünyadaki en zengin kişi
Gönül fethedendir
Şu dünyadaki en üstün kişi
İnsanı sevendir

Bütün dünya buna inansa
Bir inansa
Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa
Birlik olsa
Uzansak sonsuza

Söz: Şenay
Müzik: Kolegjero
Yorumcu: Şenay
Sene: 1972

8 Mart 2014 Cumartesi

Dünya Kadınlar Günü

"We want Bread, and Roses too! / Ekmek de istiyoruz, gül de!"

"Dünya Kadınlar Günü"
veya tam adıyla
"Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlu olsun!

Hatıra paralarımızdaki kadın konulu paralar için buraya, günün anlam ve önemine uygun film için şuraya tıklayabilirsiniz.

5 Mart 2014 Çarşamba

Marmoulak

İran’ın muhalif yönetmenlerinden Kemal Tebrizi’nin 2004 yapımı Marmoulak / The Lizard / Kertenkele filmi, "Dünyadaki her bir bireyin mutlaka kendisini Allah'a ulaştıracak bir yol bulabileceğinden” hareket ederek, “kertenkele” lakaplı hırsız Rıza’nın dönüşüm öyküsünü inanılmaz güzellikte, pırıl pırıl esprili bir dille anlatıyor. Rıza, hastahanedeki oda arkadaşı mollanın kıyafetleriyle kaçıp bir köy camisine “hoca” olarak yerleşince, molladan öğrenmiş olduğu “insanların sayısı kadar Allah'a ulaşmanın yollarının olabileceğini, Allah’ın kullarının yüzüne tüm kapıları kapatmadığını ve Allah'a giden yolların her zaman açık olacağı” söylemlerini camiye gelenlere aktarıp, yobaz düşüncelere karşı daha aydın bir hoca profili oluşturuyor. Film muhteşem, filmde duyduğumuz ve son karelerde iyice pekişen “Küçelere su serpmişem” Azeri türküsü ayrı muhteşem!
küçelere su serpmişem
yar gelende toz olmasın
eyle gelsin eyle gitsin
aramızda söz olmasın

samavara od salmışam
istekene gend salmışam
yarım gedip tek galmışam
ne ezizdir yarın canı
ne şirindir yarın canı

küçelere su serpmişem
yar gelende toz olmasın
yar gelende toz olmasın


***Azeri Türkçesinde orjinali ise şöyle***

Küçələrə su səpmişəm,
Yar gələndə toz olmasın
Elə gəlsin, elə getsin,
Aramızda söz olmasın.
Samovara od salmışam.
İstəkənə qənd salmışam.
Yarım gedib tək qalmışam.
Nə əzizdir yarın canı,
Nə şirindir yarın canı.
Samavarı alışdırın,
Maşa gətdim qarışdırın
Küsülüyük barışdırın
Nə əzizdir yarın canı,
Nə şirindir yarın canı.
Piyalələr irəfdədir
Hər biri bir tərəfdədir
Görməmişəm bir həftədir
Nə gözəldir yarın canı,
Nə şirindir yarın canı.

Quentin Tarantino’nun “Pulp Fiction” filmiyle karşılaştığımız sahneler oldukça absürt ama bu film üzerine Kertenkele Rıza’nın yaptığı konuşmalar hakikaten çok manidar!

Filmdeki güvercinli göndermelere özellikle dikkat edin ve mutlaka bu filmi edinip izleyin.

Avaze gonjeshk-ha

İranlı yönetmen Mecid Mecidi (Majid Majidi) ilk kez 2009 yılında Bacheha-Ye Aseman (بچه‌های آسمان) / Children of Heaven / Gökyüzünün Çocukları / Beççahay-ı Asuman = Cennet'in Çocukları = Uçmağ Çocukları filmiyle 2009 yılında konuk olmuş `”Ay’dan İzlenimler”’e… Daha sonra 2012 ylında Beed-e majnoon / ید مجنون /The Willow Tree / Söğüt Ağacı filmiyle güncemde bir kez daha değinmişim Mecid Mecidi’nin hüzünlü öyküler anlatan sinemasına… Yönetmenin izleyip, nedense güncemde değinmediğim 2001 yapımı Baran filminden sonra geçtiğimiz akşamlardan birinde, 2008’de çektiği şu ana dek de son filmi olarak kayıtlarda olan Avaze gonjeshk-ha / The Song of Sparrows / Serçelerin Şarkısı filmini izledik. Başrolde ağırlıklı olarak filmlerinde rol verdiği gözde oyuncusu Rıza Naci (imdb’de Mohammad Emir Naji olarak geçiyor. Rıza Naci, bu filmdeki rolüyle, 2008 Berlin Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” unvanını alarak Gümüş Ayı’yı da kazanmış.) var yine ve bu filminde kullandığı tek profesyonel oyuncu oymuş, diğer tüm karakterler amatörlermiş. Tahran yakınlarında bir köyde karısı Nergis ve üç çocuğuyla yaşayan Kerim (Rıza Naci) devekuşu çiftliğinde çalışmakta. Filmde serçeleri görene dek acaba filmin adı yanlış mı çevrilmiş diye düşündüm; çünkü filmin başından hayli hatırı sayılacak bir noktaya dek, devekuşlarıyla haşır neşir oluyoruz. Çiftlikten bir devekuşu kaçınca sorumlu tutulan Kerim işsiz kalıyor, sağır olan büyük kızının işitme cihazının tamiri için Tahran'a gidince, tesadüfen motosikletinin arkasına biniverin bir "zoraki" müşteriyle moto-taksici oluveriyor. Aklına bu iş yatınca da, devam ediyor. Köyden kente inen Kerim'in Tahran maceraları, başına gelenler, ailesiyle yaşadıkları, oğlunun tarladaki su deposunun kirli sularını arkadaşlarıyla temizleyip içinde kırmız balıklar yetiştirmek istemesi, tüm bireylerin hayalleri büyük bir hızla akıyor gözlerimizin önünden....“Güzel bir düş görünce uyanmak istemezsiniz ya, işte tam öyle bir tat bırakıyor usunuzda” diye yazdığım Bacheha-Ye Aseman (بچه‌های آسمان) / Children of Heaven / Gökyüzünün Çocukları / Beççahay-ı Asuman = Cennet'in Çocukları = Uçmağ Çocukları filmine eşdeğer bir tatla izledim Avaze gonjeshk-ha / The Song of Sparrows / Serçelerin Şarkısı filmini… Türkçe kurulmuş cümleler, sözcükler yakaladıkça çok büyük keyif aldım ve elbette filmle ilgili fotoğrafları tararken Mecid Mecidi’nin Rıza Naci’ye devekuşu kılığına girmesini gösterdiği şu kareyi çok sevdim:

Kerim’in ahbabı kamyonet şoförünün İbrahim Tatlıses türküleri dinlediği de kulaklarımdan kaçmadı doğrusu… Bu arada, Kerim’in seslendirdiği “Yalan Dünya” adlı Azeri Türküsü de tek kelimeyle muhteşem! Filmdeki çocuklar birbirinden harika ve baba olmak Rıza Naci’ye çok yakışıyor! Mavi kapıyı evine taşıyan Kerim'in bakışları kalbinize saplanıyor.

Filmdeki semboller, göndermeler çok güzel… Kerim'in karısı Nergis’in çocuklarıyla birlikte işlediği şu yorgan (dokuma-işleme-halı mı?) gökyüzü gibi görünmüyor mu? Her bir pul, bir yıldıza tekabül etmek üzere, fonda gece mavisi atlas ile tam bir gece göğü ki, artık ancak havası pek kirlenmemiş, şehir ışıklarıyla zedelenmemiş nadir yerlerde gece göğünü bu denli haşmetli görebiliriz!

Like Someone in Love

2012 yapımı Like Someone in Love / Aşık Biri Gibi filmini izler izlemez, basit bir öykü ancak Abbas Kiyarüstemi’nin ellerinde bu kadar derin etkiler bırakırdı diye düşündüm. İran sinemasının 'Yeni Dalga' akımının önde gelen isimlerinden yönetmen Abbas Kiyarüstemi (Abbas Kiarostami)'nin ülkesi dışında (Toskana’da) çektiği ilk film olan Copie Conforme / Certified Copy / Aslı Gibidir filminden sonra bu kez Toskana’nın güzelliklerinden çok uzaklara, bambaşka bir kültüre, Japoya’ya taşıyor izleyicisini. Ella Fitzgerald’ın aynı adlı şarkısından adını alan Like Someone in Love, ülkemizde “Sevmek Gibi” adıyla tanınıyor olsa da “Aşık Biri Gibi” demeyi tercih ediyorum. Bir yaşlı profesör ile fahişelik yapan üniversite öğrencisi genç bir kızın tesadüfi karşılaşmasının öyküsü Like Someone in Love. Yalnızlıktan bunalmış yaşlı profesörün derdi, nereli olduğunu öğrenip özel çorba pişirdiği genç kızla, Ella Fitzgerald'ın sesinden bütün evi dolduran "Like Someone in Love" şarkısı eşliğinde hasbıhal etmek öncelikle ama hayal ettiği gece hiç de istediği gibi gitmiyor ve uyuya kalan genç kızın başucu lambasını söndürmekle yetiniyor. Gecenin devamında ışığı söndürülen başucu lambasından sonra ne olup bittiğini göremiyoruz, bu durumu tamamiyle izleyicisinin yorumlarına bırakmış Abbas Kiyarüstemi. Gecenin ertesi sabahında hayalleri gerçekleşemeyen yaşlı profesör, okuluna bir sınavı için bıraktığı genç kızın yaptığı işten bihaber nişanlısıyla okulun önünde karşılaşınca bir anda dedesi konumuna geçiveriyor. Sınavını bitirip dönen genç kızla birlikte nişanlısına karşı dede - torun yalanını sürdürürlerken, hadiseler umulmadık bir noktaya doğru hızlıca akıp sürükleniyor...