29 Haziran 2015 Pazartesi

Jowita

Janusz Morgenstern'nin 1967 yapımı Jowita filmi, gözlerinize ve ruhunuza dokunan, Fransız Yeni Dalga filmleri tadında, görüntüleri, müziği, şiirsel anlatımıyla başından sonuna sizi büyüleyen bir film....



27 Haziran 2015 Cumartesi

Świadectwo urodzenia

Stanislaw Rózewicz'in 1961 yapımı Świadectwo urodzenia / Birth Certificate / Doğum Belgesi flminde, çocukların gözünden II. Dünya Savaşı'nda Almanların Polonya'yı işgali üç ayrı öyküde anlatılıyor. Çocukların bir kaç yerde tekrarladığı Leh şarkısının sözleri çok anlamlı:

"1 Eylül gününde,
O unutulmaz yılda...
Komşu düşman oldu,
Saldırdı Polonya'ya..."

26 Haziran 2015 Cuma

The Goddess of 1967

Fransız "Déesse" sözcüğünün karşılığı olan "Goddess / Tanrıça", 1950'lerden başlayarak tasarlanan Citroën DS'in takma adıdır.
Tokyo'dan Avustralya'ya araba satın almaya gelen Japon bir adam, Avustralyalı gözleri görmeyen bir kadın ve 1967 model bir Citroën DS, Clara Law'un 2000 yapımı The Goddess of 1967 / 1967 Model Tanrıça filminde biraraya gelip, Avustralya'nın uçsuz bucaksız yollarında beş günlük yolculuğa çıkarlar...

En duva satt på en gren och funderade på tillvaron

Roy Andersson'un 2014 yapımı En duva satt på en gren och funderade på tillvaron / A Pigeon Sat on a Branch Reflecting on Existence / İnsanları Seyreden Güvercin filmi absürt anların birleşimi...

25 Haziran 2015 Perşembe

Pasażerka

Leh yönetmen Andrzej Munk, 1959'da bir radyo yayınında Zofia Posmysz’s "Pasażerka z kabiny 45 / Passenger in Cabin 45 / Kabin 45'teki Yolcu" adındaki oyununu dinler. Üç yıl boyunca Nazi toplama kampında tutsak olarak kalan Zofia Posmysz'in kaleminden ilk kez toplama kampı ve soykırım gerçeklikleri edebi bir eser olarak okuyucular/dinleyicilerle buluşmuştur. Andrzej Munk öncelikle Zofia Posmysz biraraya gelerek bu oyunun televizyon versiyonunu yönetir. 1961'de Zofia Posmysz oyununu yönetmen Andrzej Munk için film uyarlaması olacak şekilde küçük bir romana dönüştürmeye başlar ve ikili biraraya gelerek Munk'un Pasażerka / Passenger / Yolcu filminin senaryosunu oluşturmaya çalışırlar. Çekimlere de başlayan Andrzej Munk maalesef 20 Eylül 1961'de bir araba kazasında hayatını kaybedecek ve ölümüyle Pasażerka / Passenger / Yolcu filmi yarım kalacaktır. Zofia Posmysz oyununun romanını 1962'de tamamlar ve yayınlar. Munk'un meslektaşları da Munk'un çekimleri üzerinden yer yer donuk karelerle, eğer Munk yaşasaydı karakterlerini ve öyküyü nereye taşırdı soruları üzerinden kurgulayarak Pasażerka / Passenger / Yolcu filmini "bitmemiş" bir şekilde tamamlarlar ve 62 dakikalık bu etkileyici film Munk'un ölümünün 2. yıldönümünde yani 20 Eylül 1963'de gösterime girer.
Pasażerka / Passenger / Yolcu filmi, lüks bir yolcu gemisinde bir Alman kadına odaklanarak şu sözlerle başlar. "Bu lüks yolcu gemisi zamanda bir ada... ve her bir yolcusu da bir ada. Endişeler ve arzular bir yolculuk esnasında kaybolur gider. Yolcular toplumun, ulusun ya da bir zümrenin....parçası değillerdir. Onlar özgür ve biyografileri yok. Dünya yolcuları güler yüzle karşılar. Dostane, hizmet etmeye hazır... Nereden geldikleri ya da neden seyahat ettiklerini çok merak etmez. Ancak rüya gibi bu duruma merakımızı bir kenara bırakıp kayıtsız kalmayacağız. Dikkatimizi bu yolcuya vereceğiz."
Liza adındaki bu yolcu üzerinden 1961'de lüks yolcu gemisindeki mutlu yaşamını, başka bir kıtada evlendiği kocasıyla Avrupa'ya dönüşündeki sevincini izlerken, Liza'nın geminin durduğu bir limanda karşılaştığı bir başka kadın yolcu aracılığıyla da geçmişine dönüyoruz. Liza'nın Auschwitz Toplama Kampı'nda bir SS müfettişi olduğunu öğreniriz. Kadın mahkumlardan Marta ile olan takıntılı ilişkisini izlerken toplama kampında yaşananlara da sessizce tanık oluruz. Oldukça dokunaklı parçalar halindeki yer yer kare kare görüntülerle film akıp giderken bir yandan Andrzej Munk'un zamansız ölümüne öte yandan da filmin iç boğuculuğuna, olan bitenler karşısında hiçbir şey yapamadan oturup izleyişinize üzülüyorsunuz!

23 Haziran 2015 Salı

Requiem

Bavyera'da küçük bir kasabada büyüyen Alman yönetmen Hans-Christian Schmid, Katolik Kilisesi'nin bir dizi şeytan çıkarma ayinlerinin ertesinde, 1976 yılında ölen Anneliese Michel adındaki üniversite öğrencisinin öyküsünü duyar. 1997 yılında senarist Bernd Lange ile senaryo eskizlerine başlayan Schmid, 2004 ylında senaryonun tamamlanmasından sonra 2006'da Requiem / Ağıt filmini tamamlar.

1952'de Bavyera'da doğan Anneliese Michel koyu Katolik bir ailenin üyesidir. Babası papaz, teyzeleri ise rahibe olan Anneliese, annesi, babası ve 3 kız kardeşiyle hayli dindar bir ortamda yetişir. 1968'de lisedeyken Anneliese'nin hayatı değişmeye başlar. Kendisini özellikle geceleri kontrol edemeyecek şekilde kasılırken bulur. Kayıtlara göre Anneliese'nin ilk epileptik nöbetleri 1969'da gerçekleşir ve Wurzburg Psikiyatri Kliniği nöroloji uzmanları Anneliese'ye epilepsi teşhisini koyar.
Anneliese'nin atakları 1970-1975 yılları arasında artarak şiddetlenir. O ana dek tıbbi bir olay olan bu durum, Anneliese'nin şeytani görüntüler gördüğünü söylemesiyle birden boyut değiştirir. Tanrı'ya dua ederken şeytanla ilgili halüsinasyonlar görmeye başladığını söyler Annaliese. Kendisinin lanetlendiği hakkında sesler duyduğunu belirtmekte, içine şeytan girdiğine inanmaktadır. Görünmediği doktor, kullanmadığı ilaç neredeyse kalmamıştır ve sonuçta doktorların verdikleri ilaçların kendisine yardımcı olamayacağına inandırır kendisini. Hastalığı daha da şiddetlenince ailesinin da başvurmasıyla başpapaz şeytan çıkarma ayinini kabul eder. Şeytan konusunda hayli sert kuralları olan Katolik Kilisesi, 1975 yılının Eylül ayında Annaliese için iki rahip görevlendirir. Haftada iki ya da üç kez şeytan çıkarma ayinleri yapılır. Ancak Annaliese'nin durumunda bir düzelme olmaz, atakları şiddetlenerek artar, hatta kısmi felç geçirir. 30 Haziran 1976'da son seans yapılır ve hemen bu seansın ertesi günü, 1 Temmuz 1976'da Anneliese hayata gözlerini kapar. Anneliese'nin ölümünden sonra ihmal sebebiyle annesi ve babası, ölüme sebep vermekten dolayı da her iki rahip hapis cezasına çarptırılmıştır. Öldüğünde 33 kilo olan Annaliese, otopsi kayıtlarına göre gıda eksilkiği ve susuzluktan ölmüştür. Nasıl öldüğüne dair halen gizemini koruyan Anneliese davasında mahkeme Annaliese'nin içine şeytan veya cin girmediğini yönünde bir açıklama da yapmıştır. Hemen belirteyim, Annaliese'nin şeytan çıkarma seansları devam ederken 1973 ylında Amerikalı yönetmen William Friedkin tarafından The Exorcist / Şeytan filmi çekilmiştir.
Hans-Christian Schmid'in Requiem / Ağıt filmi, 1970'lerde küçük bir Batı Alman kasabasında yaşayan 21 yaşındaki dindar Katolik Michaela Klingler'in Tübingen Üniversitesi'ne kabul edildiğine dair gelen mektupla başlar. Epilepsi hastası olan Michaela'nın Tübingen'e gitmesine aşırı dindar ve katı bir kadın olan annesi karşı çıkmaktadır. Babasının yardımıyla Tübingen'e giderek üniversitesine başlayan Michaela, kasabasındaki liseden arkadaşı Hanna'ya rastlar ve O'nunla geliştirdiği arkadaşlıkla yavaş yavaş değişmeye başlar.
Yeni saç modeli, yeni giysiler ve bir erkek arkadaş Michaela'nın hayatını renklendirir. Ancak epilepsi atakları O'nu rahat bırakmayacak, giderek kendisine iblislerin geldiğini düşünecek ve Michaela doktorların verdiği ilaçlarla iyileşemeyeceğine inanınca kurtuluşu önce bağlı oldukları kilisenin papazında, sonrasında ise genç bir rahibin yönlendirmelerinde arayacaktır.
Daha modern gibi görünen genç rahip Michaela'yı iblislerden kurtarmanın ancak şeytan çıkarma ayinleri yoluyla olduğunu iddia edecek, erkek arkadaşının ve Hanna'nın çabalamaları da faydasız kalınca, Michaela kaçınılmaz sona doğru adım adım yaklaşacaktır.
1970'lerin muhteşem 'psychedelic' müzikleri eşliğinde oldukça hüzünlü bir film Requiem / Ağıt.

22 Haziran 2015 Pazartesi

Messidor

Alain Tanner'ın yazıp yönettiği, 1979 yapımı Messidor filmi, Jeanne ve Marie'nin karşılaşmalarını ve sürüklenişlerini anlatan feminist bir yol filmi...

17 Haziran 2015 Çarşamba

Başar Sabuncu geçti bu Dünya'dan.

Başar Sabuncu'yu maalesef sonsuzluğa uğurladık.
Filmleri Çıplak Vatandaş, Kupa Kızı, Asılacak Kadın, Zengin Mutfağı, Kaçamak ve Yolcu bizlerle kalacak...

16 Haziran 2015 Salı

The Call of Cthulhu

Bilim-kurgu ve gerilimi birleştiren Amerikalı yazar Howard Phillips Lovecraft ya da daha çok kullanılan adıyla H.P. Lovecraft'ın yarattığı kurgusal evren ile bu evrende geçen tüm öykülerini kapsayan metinler bütününe 'Cthulhu Mitosu' adı verilmektedir. Dünya dışı varlık olan 'Cthulhu' ilk olarak H.P. Lovecraft'ın Cthulhu'nun Çağrısı / The Call of Cthulhu isimli kısa hikâyesinde görünmüştür. 1926 yılının Ağustos-Eylül aylarında yazımı tamamlanan Cthulhu'nun Çağrısı / The Call of Cthulhu, 1928 yılında Weird Tales / Garip Hikâyeler dergisinin Şubat 1928 sayısında yayınlanmıştır.
Sean Branney, H. P. Lovecraft tarafından 1926 yılında yazılan Cthulhu'nun Çağrısı / The Call of Cthulhu öyküsünden yola çıkarak bir senaryo oluşturmuş ve bu senaryo, "H. P. Lovecraft Historical Society / H. P. Lovecraft Tarihi Derneği'nin kurucularından da olan Amerikalı yönetmen Andrew Leman tarafından 2005 yılında Cthulhu'nun Çağrısı / The Call of Cthulhu olarak aynı adlı korku - gerilim filmine dönüştürülmüştür.
Siyah-beyaz ve sessiz olarak çekilen Cthulhu'nun Çağrısı / The Call of Cthulhu filminde 1920li yıllara gidiyoruz. Efsanevi, dünya dışı yaratık Cthulhu üzerine yaratılan bir hikayeyi incelemek için yola çıkan bir profesör ölmek üzereyken yeğenine 'Cthulhu Kültü' ile ilgili dökümanlardan oluşan koleksiyonunu bırakır.
Yeğen (Matt Foyer) bu kültün, amcasına neden bu kadar çekici geldiğini öğrenmeye ve bilgileri parça parça birleştirmeye başlar. Ancak durumun rahatsızlık edici ve dehşet verici gerçekçiliği nedeniyle yavaş yavaş akıl sağlığını da yitirmeye doğru sürüklenir.
Unutmadan eklemek istiyorum; H.P. Lovecraft'ın "The Call of Cthulhu" öyküsü Metallica grubunu da etkilemiş ve grubun klasikleri arasına giren "The Call of Ktulu" parçasını bestelemişlerdir.

11 Haziran 2015 Perşembe

Who Am I - Kein System ist sicher

Baran bo Odar'ın senaryosuna da katkıda bulunduğu 2014 yapımı Who am I – Kein System ist sicher / Who am I – No System is Safe / Ben Kimim - Hiçbir Sistem Güvenli Değil filmi beklenmedik sonuyla "Ters Köşeye Düşüren Filmler" kategorime yerleşiyor hemen. Ne kadar sanalsınız, sanal dünyalarla haşır neşir misiniz bilemem ama Who am I – Kein System ist sicher / Who am I – No System is Safe / Ben Kimim - Hiçbir Sistem Güvenli Değil filmi hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını bir kez daha yüzümüze çarpıyor!

9 Haziran 2015 Salı

Den-en ni shisu

Shûji Terayama'nın yazıp yönettiği, 1974 yapımı Den-en ni shisu / Pastoral: To Die in the Country / Pastoral: Kırsalda Ölmek adlı otobiyografik filmi gerçeküstü bir şölen... Yönetmenin çocukluğunun ve yetişkinliğinin satranç oynadığı sahne, izlemekten en çok keyif aldığım bölüm oluyor...

1 Haziran 2015 Pazartesi

Jiao you

Ming-liang Tsai'in 2013 yapımı Jiao you / Stray Dogs / Sokak Köpekleri filmi, 138 dakika boyunca izleyicisinin sabrını sonuna dek zorlayan bir film. Filmin sonlarına doğru ana karakterlerle birlikte kullanılmayan bir binanın duvarında bulunan resme bakarken hissettiğiniz tek şey boşluk, katıksız boşluk!