1 Eylül 2009 Salı

Lafcadio Hearn'ün Hayalet Öykülerinden Masaki Kobayashi'nin Kaidan filmine

KaidanMasaki Kobayashi'nin 1964 yapımı Kaidan / Kwaidan / Ghost Stories filmi jeneriğinden itibaren (yukarıdaki resimde su içinde dağılan mürekkep damlaları gibi) başlıbaşına bir görsel şölen. Çekildiği yıla göre kamera çekimleri, ışık oyunları tam anlamıyla büyüleyici ve çarpıcı. Lafcadio Hearn’ın Kwaidan: Stories and Studies of Strange Things isimli hayalet/cin hikayeleri anlattığı kitabından uyarlanan film 4 farklı öyküyü içeriyor.Black Hair'Siyah Saçlar' isimli ilk öykü eski çağlardaki Kyoto’da geçiyor. Zengin olmak isteyen bir Samuray kendisini büyük bir aşkla seven karısını zengin bir kadınla evlenmek için terk ediyor. Yıllar sonra pişman olan Samuray eski karısına dönüyor. Uzun siyah saçlı eski karısı Samuray'ı büyük bir anlayışla karşılıyor. Bu noktada bu öykünün hizmetçi ruhlu kadınlara rahatlıkla ithaf edilebileceğini düşünüyorum!!! Kocan (ki artık eski koca) seni terk etse bile hizmette kusur etme, kocanın kulu, kölesi ol ve ona itaat et mantığıyla (ya da mantıksızlığıyla mı demeliyim?) karşılanan eski koca Samuray, uzun simsiyah saçlı eski karısıyla duygu yüklü bir gece geçiriyor. Geçiriyor geçirmesine ama sabah uyandığında yanında yatanın eski karısı değil de iskeleti olduğunun ayırdına varınca o da cinler dünyasına karışıyor.
Düz, uzun siyah saçlar Japon filmlerinde sıklıkla kullanılan bir imge. Elbette hemen Hideo Nakata'nın 1998 yapımı Ringu / Ring / Halka filmine çağrışım yapıyor simsiyah uzun saçlar.
The Woman in the Snow'Karlardaki Kadın' isimli ikinci öyküde özellikle karlar altındaki görüntüler muhteşem. Kar fırtınasına yakalanan genç oduncu, kendisine kadın olarak gözüken bir ruh/cin tarafından kurtarılıyor ve karlarla birlikte gelen kadın bu kurtarma karşılığında oduncunun tek yapması gerekenin gördüklerini kimseyle paylaşmaması oluyor. Yıllar geçiyor, oduncu sözünü unutuyor ve seneler önce yaşamış olduğu o gecenin sırrını mutlu bir evlilik yaşamakta olduğu karısına söylüyor. Ondan sonra da olanlar oluyor.
Hoichi, the Earless'Kulaksız Hoichi' isimli üçüncü öyküde bir manastırda yaşayan ve gözleri görmeyen Hoichi ile tanışıyoruz. Müzisyen olan Hoichi o kadar güzel biwa (dört telli gitara benzeyen bir enstrüman) çalmaktadır ki kendisini dinleyen herkes büyülenmiş gibi onu dinlemektedir. Günlerden bir gün bir Samuray, Hoichi’nin kaldığı manastıra gelir ve efendisi için biwa çalmak üzere davet edildiğini bildirir. Hoichi, Samurayın efendisinin evine biwa çalmak için gece geç saatlerde ziyaretlere başlar. Elbette garip olaylar silsilesi de bu ziyaretlerle açığa çıkacaktır.
In a Cup of Tea'Bir Fincan Çay' isimli son öyküde çay içerken fincanın içinde başka bir yüz gören bir Samurayın başka bir Samurayın hayaleti tarafından rahatsız edilmesi anlatılmaktadır.