Film, 1949 yılının, henüz gökdelenlerle boğulmamış İngiliz sömürgesi olan Hong Kong’unda geçmektedir. Babası Çinli, annesi İngiliz ve Milliyetçi general kocası komünistler tarafından ölüdürülmüş olan melez Doktor Han Suyin (Jennifer Jones canlandırıyor) ile karısından ayrı yaşayan Amerikalı doktor Mark Elliott (William Holden bu rolde) karşılaşırlar. (Ayırtedebileceğiniz üzere; Han Suyin'in gerçekte aşık olduğu İngiliz gazeteci Ian Morrison, Hollywood uyarlaması olan filmde Amerikalı gazeteci Mark Elliott'a dönüşmüştür.)Bir yanda Çin iç savaşı son hızıyla devam etmektedir, öte yanda da Kore Savaşı patlak vermiştir. Han Suyin’in Çinli akrabalarının karşı çıkmasına, Hong Kong’ta ki çalıştığı hastanedeki yöneticilerin onaylamamasına ve Mark Elliott’un karısına rağmen aşkları öylesine güçlüdür ki korkusuzca karşı durmasını sağlar her türlü olumsuzluğa. Filmi izlememiş olan takipçiler için daha fazla “spoiler” vermeyeceğim ve filmden karelerle günce notlarımı sonlandıracağım. Filmin içinden zaman zaman geçen kelebeklerin beni bu kadar hüzünlendirebileceğini hiç tahmin etmezdim !İlk kez filmle birlikte duyulan filmle aynı isimli şarkının sözleriyle bitiriyorum oniki oniki oniki'yi :)
Love is a many-splendored thing
Love is a many-splendored thing
It's the April rose that only grows in the early spring
Love is nature's way of giving a reason to be living
The golden crown that makes a man a king
Once on a high and windy hill
In the morning mist two lovers kissed
and the world stood still
Then your fingers touched my silent heart
and taught it how to sing
Yes, true, love is a many-splendored thing
Söz: Paul Francis Webster - Müzik: Sammy Fain