31 Ağustos 2017 Perşembe

"Kahvaltının Mutlulukla İlgisi..."

30 Ağusos 2017'de "Atlarla Koşan Peri"'nin bahçesinde ağaçların altı güzel, hava güzel, kahvaltı güzel, sohbet güzel!

30 Ağustos 2017 Çarşamba

30 Ağustos Zafer Bayramı...

30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!


.

27 Ağustos 2017 Pazar

Muzaffer İzgü geçti bu Dünya'dan.

Usta yazar Muzaffer İzgü'yü kaybettik. Çocukluğumun, gençliğimin bir parçası da kayboluyor. Aklıma hemen Muzaffer İzgü'nün biografik romanından Memduh Ün'ün sinemaya kazandırdığı, 1992 yapımı Zıkkımın Kökü / Bullshit filminden şu kare geliyor.

Sevgili Muzaffer İzgü kendisiyle yapılan bir röportajda, öldükten sonra “Muzaffer İzgü doğdu, okudu, düşler kurdu, yazdı ve gitti” denilmesini istemiş. Ne güzel söylemiş!

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Tobenai chinmoku

Kazuo Kuroki'nin ilk uzun metrajlı filmi Tobenai chinmoku / Silence Has No Wings / Sessizliğin Kanatları Yok 1966 yapımı siyah-beyaz hayli ilginç bir film.
Filmin güzel adı Federico García Lorca'nın bir şiirinin adından geliyor ve bir tırtılın, tırtıl olarak Japonya'nın güneyindeki Nagasaki şehrinde başlayan ve kelebek olarak Japon adalar topluluğunun kuzeyinde yar alan Hokkaido şehrinde son bulan yolculuğunu anlatıyor. Hokkaido'da küçük bir çocuğun sadece Nagasaki şehrine özgü çatal kuyruklu bir kelebeği yakalamasıyla başlayan film, geriye dönüşlerle o kelebeğin nasıl Hokkaido'ya ulaştığının öyküsü olarak izleyiciye aktarılıyor. Ama elbette anlatılan o kelebeğin nasıl kelebek olduğu değil, yönetmenin sözleriyle Tobenai chinmoku / Silence Has No Wings / Sessizliğin Kanatları Yok filmi, Japonya'nın İmparator merkezli Japon siyasi ideolojisinden Amerikan Generali MacArthur'un temsil ettiği işgalci ideolojiye oradan da II. Dünya Savaşı sonrası demokrasiye dönüşme çabalarının bir kelebek üzerinden betimlenmesi imiş.

Siyah-beyaz görsel bir şölen Tobenai chinmoku / Silence Has No Wings / Sessizliğin Kanatları Yok, anlaması ve anlatması yer yer çok zor ancak inanılmaz güzellikte bir film! Filmde yer alan şarkı da ayrı güzel diyerek güncemi izleyenleri müzikle başbaşa bırakıyorum...

22 Ağustos 2017 Salı

Prikosnoveniye

1989 yapımı Prikosnoveniye / The Touch/ Dokunuş, Kazak yönetmen Amanzhol Aituarov'un yazıp yönettiği ilk filmi. Yönetmenin, 2005 yapımı, Kazakistan'ın görsel kartpostalı diye adlandırılmış Steppe Express / Bozkır Treni adlı bir filmi daha var. Prikosnoveniye / The Touch/ Dokunuş, oldukça şiirsel, yer yer siyah-beyaz, yer yer renkli, mistik ögelerle dolu, felsefi, masal tadında çok ama çok güzel bir film.
Prikosnoveniye / The Touch/ Dokunuş, filmin geçtiği yılda yani 'modern' zamanda, kamera bizi nesneler üzerinde ve pencerenin ardındaki görüntülerde dolaştırırken, bir çiftin şiirsel konuşmalarını dinleterek başlıyor. Çifti görmüyoruz, sadece söylediklerini duyuyoruz. Sonra birdenbire siyah-beyaz eski zamanlara gidiyoruz. Bozkırın ortasında, gözleri görmeyen bir Şaman kızla, önceleri bir parça yiyecek bir şey alabilmek için kıza yaklaşan ama sonra O'nu bozkırdaki tehlikelere karşı koruyabileceğini belirten, kimsesiz, köleleştirilmiş bir genç adamla tanıştırılıyoruz. Kız her ne kadar korucuya ihtiyacı olmadığını söylese de genç adam kıza tecavüze kalkışan birinden kurtarınca kendisini, gözleri görmeyen ama sezgileri güçlü bu kızla genç adam, mavi dağların ardındaki yurda beraber ulaşmak üzere yolculuklarına başlıyorlar...

Still Life

Uberto Pasolini'nin yazıp yönettiği, 2013 yapımı Still Life / Durgun Hayat filmi, kimsesiz olarak bu dünyadan göç edip gidenlerin renksiz hayatlarında bir parçacık olsun renk arayan John May adında bir sosyal hizmetlinin öyküsü.
John May, durağan hayatında, her gün aynı yoldan işine gidip gelen, öğlenleri ve akşamları aynı yemeği yiyen, monoton hayatında hiç bir sıradışılığa yer olmayan "renksiz" bir insan. Ancak bu renksiz, yalnız John May, bir başlarına evlerinde ölen ve kimse tarafından aranmayanların önce akrabaları olup olmadığını büyük bir titizlikle araştırıyor, sonra da tek katılan kendisi de olsa, bu insanlara dokunaklı konuşmalar yazıp, cenaze törenleri düzenlettiriyor. Güzel güzel hizmetine devam ederken, günün birinde bütçe yoksunluğu sebebiyle işine son verilince bu titiz bürokratın, elbette sudan çıkmış balığa dönüyor! Müdüründen üzerinde çalıştığı son kişi ile biraz süre isteyip, sanki hiç işine son verilmemiş gibi, aynı ciddiyetiyle ve titizliğiyle bu kişi ile ilgili akraba araştırmalarına devam ederken, biraz klişe olacak ama kader de boş durmuyor ve sürprizleriyle Still Life / Durgun Hayat filmini "Ters Köşeye Düşüren Filmler" kategorime usulca yerleştiyor.
Filmle ilgili daha fazla ipucu vermek istemiyorum ama sonunun çok hüzünlü olduğunu söylemeden noktalamayacağım bu izdüşümünü!
Son bir not yönetmen Uberto Pasolini ile ilgili. Sevdiğim İtalyan yönetmen Pier Paolo Pasolini ile sadece soyadı benzerliği var Uberto Pasolini'nin ama kendisi aynı zamanda sevdiğim başka bir İtalyan yönetmenin, Luchino Visconti'nin yeğeniymiş.

20 Ağustos 2017 Pazar

Dar donya ye to saat chand ast?

Safi Yazdanian'nın yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı filmi, Dar donya ye to saat chand ast? / What's the Time in Your World? / Senin Dünyanda Saat Kaç?, güzel ama çok hüzünlü bir şiir gibi...

Yirmi yıl sonra yaşadığı Fransa'dan memleketi İran'a dönen Güli, yıllardır kendisine aşık olan ancak bunu hiç belli etmeyen “Divane Ferhat” ile karşılaşır. Güli'nin yokluğunda Güli'nin annesi Havva Hanım'a arkadaşlık eden Ferhat, O'nunla ilgili her ayrıntıyı da öğrenmiştir. Güli'ye ait bütün eşyaları bir bavulda saklayıp, Güli'nin sevdiği herşeyi seven Ferhat'ın gerçeküstü rüyalarında Güli'yle birlikte kaybolurken, filmin müzikleriyle de kendinizi bu naif aşkın büyüsüne kaptırıyorsunuz...



Bulutlar Güzeldir!

Ayrı birey AY Hanım, Koyu Mavi ve Ay Tanrıçası tatildeyken, bulutlar uçuştu hep gökyüzünde!