31 Aralık 2007 Pazartesi

Yeni yıl yeni umutlar demek... Bütün yeni gelen günler için anımsadığım bir Melih Cevdet Anday şiiri var:

"BU GELEN GÜN
Bütün iş bu gelen günde
İçim titriyor sevinçten
Biraz, biraz daha... derken
Ortalık güneşler içinde"

Melih Cevdet Anday


AY´DAN iZLENiMLER

27 Aralık 2007 Perşembe

Krzysztof Kieślowski sevdiğim ilk beş yönetmen arasındadır. Öncelik sıralaması olarak vermem mümkün değil ama diğer dört yönetmen Luis Buñuel, Metin Erksan, Michael Haneke ve Wim Wenders... Sevdiğim yönetmenler üzerine kişisel listem aslında daha uzun bir liste elbette... Ama ilk beş denilince bu yönetmenler aklıma gelir. Listedeki diğer yönetmenlerin çoğu da güncemde zaman zaman görüşlerimi yazdığım diğer yönetmenlerdir aslında.

Dün akşam Krzysztof Kieślowski'nin Bez Konca / No End / Sonsuz filmini izlerken hiç Kieślowski ile ilgili yazı yazmamış olduğumun farkına vardım. Kieślowski'nin "kadercilik" üzerine olan filmlerinden Bez Konca. Ana kahramanlardan Antek Zyro'nun "öldüm" demesi ile başlar. Ölü Antek'in ruhu film boyunca karısı Ulla'yı izler.
Filmdeki mistik hatta fantastik ögelerin arkasında 1982'de sıkıyönetim altındaki Polonya'daki sisteme yönelik çok ciddi bir siyasi eleştiri vardır...

24 Aralık 2007 Pazartesi

Der Siebente Kontinent

Eva neyi düşlüyor ?Michael Haneke'nin "Duygusal Buzlaşma" üçlemesinin ilk filmi olan Der Siebente Kontinent / Yedinci Kıta'yı en son izledim. Üçlemeden beni en çok etkileyen doğrusu Yedinci Kıta oldu.

“Yedinci Kıta’da ne? Sadece altı kıta var diye düşünebilirsiniz. Yedinci Kıta, daha iyi bir dünya arzusu, bu modern dünyanın çatlaklarını zorlayarak ortaya çıkan, ancak sadece o en acı meyvayı veren bir kıta mı yoksa?...Soğukluk...Bize en çok sorun yaratan şey işte bu. Kendimize ve başkalarına karşı esnekliğimizi yitirmemize neden olan bu kayıtsızlık. Benim bütün filmlerim bu temayı ele alıyor.” demiş Michael Haneke.

Yaşam bu kadar anlamsızsa çırpınmalarımız nereye kadar ? Niçin biriktiriyoruz ve daha ne kadar biriktirebiliriz ? Neden ? Diyorum ben !

18 Aralık 2007 Salı

Tesadüfi bir Kronolojinin 71 Parçası

Bir röportajında okumuştum. Michael Haneke "insanları etkilemek istiyorsan onlara filmin kurmaca olduğunu unuttur" diyordu. 71 Fragmante Einer Chronologie Des Zufalls / Tesadüfi bir Kronolojinin 71 Parçası isimli filmi kurgu ama bunu unutturmuş gerçekten de Haneke...

17 Aralık 2007 Pazartesi

Funny Games

Paul oyun oymayı seviyor.
Sanki, Benny'nin Video'sundaki Benny büyümüş, tam anlamıyla sapıtmış ve karşımıza Paul olarak çıkmıştır. Funny Games / ülkemizde oynadığı adıyla Ölümcül Oyunlar ile Michael Haneke izleyiciyi rahatsız etmeye devam ediyor. Filmin Funny Games yani Eğlenceli Oyunlar adının aksine oynanan oyunlar hiç de eğlenceli değil ! Katı kuralları var en başta, uyulması gereken katı kurallar ve oynamamazlık da edemiyorsunuz. Kaçıp kurtulmak yok ! Öyle bir rahatsızlık veriyor ki Haneke'nin izleyici ile oynadığı oyun, hani nefes alıp tamam her şey bitti diye düşündüğünüzde çok daha korkunç bir olay oluveriyor.
Haneke, Benny'nin Video'su filmine de Ölümcül Oyunlar'daki uzaktan kumanda sahnesi ile muhteşem bir gönderme yapıyor.

14 Aralık 2007 Cuma

Santa Sangre

Sürrealist/Gerçeküstücü yönetmen Alejandro Jodorowsky'nin 1989 yapımı Santa Sangre / Holy Blood / Kutsal Kan (aslında Aziz Kan daha uygun bir çeviri) isimli filmini izledim. Alejandro Jodorowsky ile ilgili www.abkcofilms.com adresine göz atmanızı öneririm.

Santa Sangre'de Jodorowsky'nin oğlu Axel Jodorowsky başrolde oynuyor. Akıl hastanesinde beyaz duvarların arasında kendini kuş zanneden ve bir ağacın üzerinde yaşayan Fenix (kendi küllerinden doğan Anka Kuşu) var karşımızda. Geçmişe dönüşlerle Fenix'in neden akıl hastanesinde olduğunu öğreniriz öncelikle.
Ailesi ile birlikte gösteriler yaptıkları sirklerinde güzel bir çocukluk geçirmektedir Fenix. Ancak çapkın bir adam olan babasının annesini sirkteki dövmeli kadınla aldattığı gece her şey değişir. Babasını dövmeli kadınla yakalayan annesi babasının cinsel organına sülfürik asit atar, babası buna karşılık annesinin kollarını bıçakla keser ve sonra da intihar eder. Tüm bu olayları izleyen Fenix ciddi bir travma geçirerek akıl hastanesine yatar. Fenix'in hayatı bir gün odasının camından kolları olmayan annesini sokağın kenarında beklerken görmesiyle tamamen değişecektir. Hastaneden kaçan Fenix ile annesi artık simbiyotik (iki canlı arasında her iki tarafın karşılıklı yararlanmalarına dayalı ortak ilişki) bir yaşamı paylaşmaya başlarlar.Fenix ve annesi Concha

12 Aralık 2007 Çarşamba

Benny'nin Videosu

Geçtiğimiz Cumartesi günü Michael Haneke'nin “ Duygusal Buzlaşma ” üçlemesinin DVD'lerini aldım. Üçlemeyi izlemeye 1992 yapımı ortadaki filmden başladım. “ Benny’s Video / Benny’nin Videosu ” Üçlemenin ilk filmi ; “ Der Siebente Kontinent / Yedinci Kıta ” 1989 yapımı. Üçlemenin son filmi 1994 'te tamamlanmış: “ 71 Fragmente einer Chronologie des Zufalls / Bir Şans Kronolojisinin 71 Parçası ”.
Benny'nin Videosu
Benny's Video / Benny'nin Videosu sarsıyor izleyeni. Uygar (!) dünyayı, burjuva yaşantıları hayli acımasızca eleştiriyor bu filminde Haneke...Tüm merakı şiddet dolu, tuhaf video filmler kiralamak ve izlemek, yatak odasının camından dışarıyı ve de yatak odasını kamera ile filme almak olan Benny var karşımızda. Genç henüz, 14 yaşında...Film Benny'lerin çiftliğinde öldürülen bir domuzun Benny tarafından video kameraya çekilmiş filmiyle başlıyor. Benny domuzun öldüğü andan geriye sararak filmi tekrar tekrar izliyor. Domuz canlanıyor filmi geriye sarınca, sonra tekrar ölüyor. Video kameraya hükmetmek kolay. Geriye sarıyorsun, hiç bir şey olmamış gibi her şey !
Modern burjuva ailenin çocuğu olan bu yalnız, saplantılı, rahatsız edici çocuk evde yalnız olduğu haftasonunda video dükkanı önünde gördüğü yaşıtı bir genç kızı evine davet ediyor...Beklenen hoş bir aşk hikayesi olabilir değil mi ? Ama öyle değil işte: Benny kızı önce kameraya alıyor ve sonra çok rutin bir iş yapıyormuşçasına öldürüveriyor. Öldürme aracı çiftliklerinde domuzu öldürmek için kullanılan özel bir silah. Bu silahı da gizlice edinmiş çiftlikten. Anne ve baba eve dönüp, cinayet gerçeğini öğrenince oğullarının bu sebepsiz eylemini güzelce örtbas etmeye girişiyorlar...Sadece azarlanıyor Benny ve ortamdan uzaklaştırmak, başkalarına ya da polise bilgi vermesini önlemek hatta bir bakıma da ödül olarak bir Mısır gezisine götürülüyor annesi tarafından. Baba ise geride kalıyor ve ceseti ortadan kaldırma işini üstleniyor.

Haneke bir röportajında "Kötümser olanlar, eğlencelik filmleri yapanlar." diyor ve ekliyor "iyimser kişi, insanları sarsıp kayıtsızlıktan kurtarmaya çalışır."

10 Aralık 2007 Pazartesi

Les Parapluies de Cherbourg

Küçük, güzel şemsiye dükkanıTüm canlı renklere ve operet havasındaki atmosferine rağmen hüzünlü bir film Les Parapluies de Cherbourg / The Umbrellas of Cherbourg / Cherbourg (Şerburg) Şemsiyeleri. Jacques Demy'nin 1964 yapımı filmi yarım kalan bir aşk üzerine...Filmde anne ile kızının aşk üzerine olan diyaloğu, olası böyle bir durum karşısında kendimi ve kızımı düşündürttü bana...



Catherine Deneuve yani Geneviève filmde Nino Castelnuovo'nun canlandırdığı Guy'a aşık. Annesine diyor ki: "Onsuz yaşayamam, ölürüm."
Annesi hazırcevap! : "Aşktan yalnız filmlerde ölünür."

7 Aralık 2007 Cuma

Her Zaman Bogart

to have and have not
Sevgili(m) kocam, Humphrey Bogart'ı gelmiş geçmiş en önemli aktörlerden biri sayar. Bu nedenle zengin sayılabilecek bir Bogart filmleri arşivimiz mevcut (şimdilik 22 adet). Çevirdiği onca filme rağmen Bogart denilince tek aklıma gelen Casablanca filmidir.
Dün akşamki sinema keyfimiz için henüz izlemediğim bir Bogart filmini seçtik. Ernest Hemingway'in "To Have and Have Not / Malik Olmak ya da Olmamak" isimli romanından uyarlanan 1944 yapımı bir Howard Hawks filmi; başrollerde Humprey Bogart ve Lauren Bacall var. Her yönetmenin bir Casablanca filmi olmalı dedirtircesine Casablanca tarzı bir film
"To Have and Have Not".

Bu arada filmden öğreniyoruz ki arılar ölü bile olsa dikkat etmek gerek ! Eddie (Walter Brennan), 'Steve' / Harry (Humprey Bogart) ve 'Slim' / Marie (Lauren Bacall) arasında geçen replik muhteşem !

"Eddie (Harry'e): Seni hiç ölü bir arı soktu mu?
Harry: Hiçbir arı tarafından sokulduğumu hatırlamıyorum.
Eddie (Slim'e): Ya seni ?
Slim: ...
Eddie: Ortalıkta çıplak ayakla dolaşırken ölü arılara dikkat etmelisin.Üzerlerine basarsan en az yaşarken oldukları kadar fena sokarlar. Özellikle de öldürüldükleri için deliye döndülerse.
...
Eddie: Bu şekilde 100 kez sokulduğuma bahse girerim.
Slim: Öyle mi? Niçin sen de onları sokmuyorsun?
Eddie: Harry de hep bunu söylüyor. Ama benim iğnem yok ki !"

3 Aralık 2007 Pazartesi

J'irai comme un cheval fou

Haftasonu Fernando Arrabal'ın J'irai comme un cheval fou / I will walk like a crazy horse / Çılgın Bir At Gibi Gideceğim isimli filmini izledim ve film kadar tuhaf, gerçeküstü düşler gördüm. Çöldeydim düşümde. Sarı-turuncu kayan kumlar üzerinde bir grup insan biraraya gelmiştik. Bir konu üzerinde konuşuyor fakat anlaşamıyor gibiydik. Uyandığımda filmden olsa gerek diye düşündüm. Filmdeki sorunlu ana karakter Aden Rey çöle gidiyor ve çölde cüce Marvel ile karşılaşıyordu.
"Hırpalanmış sislerin kederinde
Çılgın bir at gibi gideceğim.
Somon balıkları kayıp geçerken...
baldırlarımızın arasında,
Çılgın bir at gibi gideceğim."