28 Mart 2008 Cuma

Band à Part vs. Dreamers

Band à Part
Arthur, Odile ve Franz Louvre müzesini,
9 dakika 43 saniyede koşarlar Band à Part / Band of Outsiders filminde 1964'te.
Dreamers
Isabelle, Theo ve Matthew bu rekoru kırarlar 2003'te The Dreamers filminde .

27 Mart 2008 Perşembe

Galileo Galilei

"1609 yılında, Padova’da
Bilim alevi parladı küçük bir odada
Şunu söyledi Galileo Galilei
Güneş duruyor olduğu yerde
Dünya dönüyor çevresinde"


Senelerce evvel Dostlar Tiyatrosu'nda Genco Erkal'ın yorumladığı Bertolt Brecht'in Galileo Galilei oyununu izlemiştim.

1961 yılından beri 27 Mart "Dünya Tiyatro Günü" olarak kutlanıyor. Galileo oyunu bilinçaltıma işlediği için olsa gerek anımsayıverdim birden.

26 Mart 2008 Çarşamba

Guernica...Guernica...

Guernica...Guernica...
26 Nisan 1937 günü öğlenin erken saatlerinde faşist İspanyol diktatör Franco'yu destekleyen Nazi uçakları İspanya'nın Bask bölgesindeki Guernica kasabasını üç buçuk saat boyunca aralıksız bombalarlar. Kasaba yerle bir edilir. 2000 sivil Guernicalı, insan üzerinde patlayıcı ve yakıcı bombaların birleşmiş etkisini görmek için yapılan deneyin bir parçası olurlar. Sonuç; sivil ve silahsız halk üzerinde insanlık tarihinin en korkunç katliamlarından biridir. Üstelik bir bakıma bu katliam II. Dünya Savaşının da habercisi gibidir. Bu katliamdan büyük ölçüde etkilenen Pablo Picasso 1 Mayıs 1937'de Guernica tablosuna başlar. Faşizmin ürkütücülüğüdür resmedilen. 1950'de Alain Resnais Picasso'nun Guernica tablosundan hareket ederek Robert Hessens ile birlikte Guernica filmini çeker. Görüntüler üzerindeki dizeler Paul Eluard'a aittir.

Bu sabah saat tam 07:00'de ailece Guernica belge-filmini izeledik, yaklaşık 13 küsur dakikalık bir kısa film. Kızım kabullenmek istemedi bir türlü faşist general Franco'nun kendi halkını bombalatmış olmasını. Mantığın bittiği yerde faşizm başlar. Guernica katlimanından sadece bir kaç sene sonra insanlık Avrupa'da bir dolu Nazi katliamına ve Hiroşima ile Nagazaki'de de atom bombalarına tanıklık etmiştir. Bugün de dünyanın pek çok noktasında katliamlar, işgaller, dayatmalar sürüyor. Neyi paylaşamıyorsak çözümü hep savaşlarda aramışız, arıyoruz. Yazık !

Guernica filminde geçen can alıcı bir dize var;
"Biz bunu (Guernica katliamını) bir fincan kahve
eşliğinde, gazetede okuduk."


Unutmamamız ve unutturmamamız gerek !

25 Mart 2008 Salı

Onibaba

En iyi korku filmlerinden biri olan The Exorcist / Şeytan fiminin yönetmeni William Friedkin 1964 yapımı Japon Kaneto Shindô'nun yazıp yönettiği Onibaba filmi için "gördüğüm en korkunç film" demiş.

Onibaba ile bir kült film yaratmış Kaneto Shindô. Bu arada Onibaba Japonca "şeytan kadın" anlamını taşımaktadır. 3 karakter var filmde. Yaşlı bir kadın, yaşlı kadının gelini ve asker kaçağı komşuları. 14.yüzyıl klan savaşlarının egemen olduğu bir dönemde geçmektedir film. Açlık ve kıtlığın hüküm sürdüğü savaş yıllarında, köylüler tarım yapamamakta ve karınlarını buldukları başka yöntemlerle ancak doyurabilmektedir. Yaşlı Japon kadın ve gelini de dere kenarında bir kulübede sürdükleri yaşamlarını çevreden geçen samurayları öldürüp kılıçlarını ve kıyafetlerini bir kaç torba pirinç, darı ile değiştirerek güçlükle sürdürmektedirler. İşte insanın korkunç yönü ! Hayatta kalabilmek için öldürmek. Açlıkla terbiye edilmek insanın başına gelebilecek en korkunç durum kanımca.
Karnını doyurup hayatta kaldıktan sonra insanın tatmin etmesi gereken ikinci içgüdü gündeme geliyor ki bu da cinsel yönden tatmin edilme arzusu. Asker kaçağı komşu erkek genç gelinin peşinden ayrılmıyor ve zaten kocan öldü diyerek sürekli olarak onu taciz ediyor. Karşı koyamayan gelin ile komşu arasında salt cinsellliğin tatmin edildiği bir ilişki başlıyor. Yaşamını sürdürmek için genç birinin yardımına ihtiyacı olan yaşlı kadın, gelini ile komşu arasındaki bu çekimde elbette çok rahatsız oluyor. (Çünkü gelini olmadan başkalarını öldürmeye gücü yetmeyecektir ve dolayısı ile karnını doyuramayacaktır.) Yaşlı kadın dini ögeleri kullanarak gelinini eğer bu şekilde komşu ile ilişkisine devam ederse ve kendisini bırakıp giderse cehennemde yanacağı yönünde sürekli korkutacaktır. Ayrıca mistik canavar/şeytan öyküleri anlatıp üstelik bu öyküyü ürkütücü bir maskeyi kafasına geçirerek somutlaştırıp kendince gelinini komşu ile geliştirdiği ilişkiden engellemeye de çalışacaktır.

Kaneto Shindô insanın içgüdüleri üzerinden siyah beyaz görkemli bir nevi "Gulyabani" öyküsü anlatmış. Sazlar ve sazlar arasında yer alan çukur ise gerilimi doruğa çıkarmakta gerçekten çok iyi kullanılmış. Sazlar sallanır rüzgarla...

24 Mart 2008 Pazartesi

Sunset Boulevard

Sunset Bulvarı'nda bir yıldız eskisi
Siyah beyaz filmleri severim.
Billy Wilder'ın 1950 yapımı Sunset Boulevard / Sunset Bulvarı isimli filminde Gloria Swanson unutulmaz bir Norma Desmond karakteri çiziyor. Sessiz filmler döneminin ünlü yıldızı Norma Desmond Sunset Bulvarı'ndaki evinde eski kocası şimdiki şoförü, uşağı ile birlikte yaşamakta ve yazdığı senaryo ile tekrar Hollywood'a parlak bir dönüş yapmayı planlamaktadır. Günlerden bir gün arabasını borçlarına karşılık geri almak isteyen alacaklılarından kaçan genç bir senarist Sunset Bulvarı'ndaki bu eve sığınır ve sessiz filmler döneminin bu yıldız eskisi ile genç senarist arasında sonu senaristin ölümüne varacak gerilimli öykü de başlamış olur.
Filmin en görkemli sahnesi fotoğrafta görülen son sahne. Norma Desmond işlediği cinayet yüzünden kendisini tutuklamaya gelen polisleri ve gazetecileri film ekibi zannetmekte ve tüm zerafetiyle evinin merdivenlerden inerken rol yaptığını düşünmektedir. Çok hüzünlü ama bir o kadar da unutulmaz bir sahnedir bu son sahne.

Artık, The Dreamers filminde gönderme yapılan filmlerden 'henüz izlemediklerim' listesinde olan Sunset Boulevard filmi de 'izlediklerim' listesine geçmiş oldu.

21 Mart 2008 Cuma

Bugün Dünya Şiir Günü.

Mut(suz)

Kim istemez mutlu olmayı
Ama mutsuzluğa da var mısın ?

Cemal Süreya

20 Mart 2008 Perşembe

Simsiyah taş

En sevdiğim Stanley Kubrick filmlerinden olan 1968 yapımı
2001: A Space Odyssey / 2001: Bir Uzay Destanı'nın yazarı
Arthur Charles Clarke 19 Mart 2008 günü Dünya'dan ayrıldı.
2001: A Space Odyssey
Uzayın derinliklerinde 'siyah taş'ı mı arıyordur acaba ?

18 Mart 2008 Salı

Şu küçük kırmızı kitap var ya...

Emperyalizm ve bütün gericiler kağıttan kaplanlardır !


"Şu küçük kırmızı kitap var ya,
Her şey döner onun etrafında"



Jean-Luc Godard'ın "politik filmlerinin ilki" olarak nitelendirilen 1967 yapımı La Chinoise / Çinli Kız filmini izledim en sonunda. Böylelikle; The Dreamers filminde gönderme yapılan filmlerden 'henüz izlemediklerim' listesinde olan La Chinoise filmi de 'izlediklerim' listesine geçmiş oldu.

La Chinoise filminde beş kişiden oluşan (Veronique, Guillaume, Henri, Kirilov ve Yvonne) Fransız öğrenci grubu aracılığı ile Paris'te yükselen Maoist bir manifesto izleriz. Maoculuğu öğrenen öğrenci grubu bütün bir yazı komün hayatı sürecekleri bir arkadaşlarının anne babasına ait boş bir evde geçirerek bol bol komünist kitaplar okur, tartışır, Amerikan emparyalizmini yerer ve Fransa'da devrim olgusunu pratiğe dökmeye çabalarlar.

La Chinoise filmi belki sahip olduğunuz olguları, fikirleri değiştirecek, ters yüz edecek bir film değil ama her şey bir yana filmde yer alan, Claudes Channes tarafından yorumlanan ve gerçekten çok hoş sözleri ve ezgisi olan "Mao Mao" şarkısını dinlemek bile çok güzel !

"Vietnam yanar, ben bağırırım bar bar
Mao, Mao!

Güler Johnson, ben çalarım
Mao, Mao!

Napalm düşer, bende de mermiler
Mao, Mao!

Kentler ölür, bendeniz rüya görür
Mao, Mao!

Fahişeler bağırır, ben kıkır kıkır
Mao, Mao!

Pilava bereket, ben oynarım, seyret
Mao, Mao!

Şu küçük kırmızı kitap var ya
Her şey döner onun etrafında !

Emperyalizm dayatır kanununu her yere
Devrim benzemez eğlenceli bir ziyafete
Bombalar kağıttan kaplandır
Asıl kahramanlar halk yığınlarıdır !

.............................."

12 Mart 2008 Çarşamba

Dreamers

İçinden başka film/ler geçen filmleri severim. Bernardo Bertolucci'nin 2003 yapımı The Dreamers (ülkemizde Düşler, Tutkular, Suçlar olarak isimlendirilmiştir) filminde sinema tarihinin pek çok klasikleşmiş yapıtına gönderme yapılıyor. Filmdeki üç genç Isabelle, Isabelle'in erkek kardeşi Theo, evlerinde konuk olarak ağırladıkları Amerikalı öğrenci Matthew'un ortak tutkuları sinemaya, özellikle de klasikleşmiş filmlere olan ilgileri. The Dreamers filminde gönderme yapılan filmleri 'izlediklerim' ve 'henüz izlemediklerim' diye ayrıştırdım.

İzlediklerim
Mouchette
City Lights / Şehir Işıkları
Rebel Without a Cause / Asi Gençlik
Les Quatre Cent Coups / The 400 Blows / 400 Darbe
Freaks
Top Hat
Bande à part
À bout de souffle / Breathless / Serseri Aşıklar
Persona



Henüz izlemediklerim
Scarface / Yaralı Yüz (Filmde bahsi geçen 1932 yapımı olan filmdir. Benim izlediğim 1983 yapımı yeniden çevrimidir.)
Shock Corridor
Pierrot le fou
La Chinoise
Blonde Venus
Queen Christina
The Cameraman
Sunset Boulevard


Henüz izlemediklerimi de en kısa sürede izlediklerim sıralamasına almalıyım...

10 Mart 2008 Pazartesi

Puccini'nin Kırlangıcı

8 Mart Cumartesi günü opera izleme günümüzdü. Kızım, ben ve çok sevdiğimiz arkadaşımız Gezi Pastanesi'nde buluştuk önce. Güzel bir sohbetin ardından Giacomo Puccini'nin La Rondine / Kırlangıç isimli lirik operasını izlemek üzere Atatürk Kültür Merkezi'ne geçtik. Duygu yüklü, romantik bir eser Kırlangıç. Uçma zamanı geldiğinde kırlangıçları nasıl durduramazsanız Kırlangıç operasındaki kadın kahraman da engellenemiyor ve eserin sonunda kendi kararıyla aşkından vazgeçip gidiyor...

6 Mart 2008 Perşembe

Kurbağa Yağı Satıcısı

Bir süredir Akira Kurosawa'nın Türkçe'ye "Kurbağa Yağı Satıcısı" olarak çevrilmiş ve kendisinin "otobiyografi gibi bir şey" diye nitelendirdiği kitabını okuyorum. Araya pek çok başka şey karıştığından kitap elimde sürükleniyor. Kitap bitmeden Akira Kurosawa filmleri ile ilgili günceme not düşmeyeceğim diye söz vermiştim kendime ama bu sabah kitapta okuduğum bölüm Yume/Dreams/Düşler filminin en sevdiğim iki düşünden biri olan "Su Değirmeni Köyü" ile ilgili olduğu için günceme bu notu düşmeliyim diye düşündüm. Akira Kurosawa babasının akrabalarının yaşadığı Akita yöresindeki Toyokava köyüne gittiğinde çocukların bir kayanın üzerine çiçek bıraktıklarını görüyor ve niçin bunu yaptıklarını sorduğunda çocukların sebebini bilmediklerini ama geleneksel olarak hep bu kayaya çiçek bıraktıklarını öğreniyor. Sonra yaşlı bir köylü Kurosawa'ya burada seneler önce bir savaşçının öldüğünü, o savaşçıya saygı için bu kayanın dikildiğini ve senelerdir çiçeklerin savaşçıya saygıdan dolayı bırakıldığını öğreniyor. "Bu köyde insanların barış içinde yaşadıklarını gördüm" diyor Kurosawa. Bunu söylediği zaman 1920'lerin sonuna yakın bir zaman...Seneler sonra 1990 yılında çektiği Düşler filminde Kurosawa'nın etkilendiği köy işte bu köymüş diye düşündüm.

5 Mart 2008 Çarşamba

Killer's Kiss

1955 yapımı Killer's Kiss/Katilin Busesi Stanley Kubrick'in ilk filmlerinden biri. 1 saat 7 dakikalık bir film. Çok basit bir konu çok hoş çekimlerle anlatılmış. Karşı pencerelerden birbirlerini izleyen eski boksör ile dans salonunda çalışan (para karşılığı erkeklerle dans eden) dansçı kızın aşka benzemeyen aşkları aslında aşkın görece bir kavram olduğunun da kanıtı. Film tren istasyonunda başlıyor ve geriye dönüşlerle filmin ana kahramanı eski boksör Davy Gordon tarafından anlatılıyor.
Killer's Kiss


Davy Gordon
ve
mankenler





Stanley Kubrick 7 Mart 1999'da Eyes Wide Shut / Gözleri Tamamen Kapalı isimli filminin montajını tamamladıktan hemen sonra ölmüştür. Kubrick titizdir, özgündür ve ayrıntıları yansıtır. Katilin Busesi filminin sonuna doğru manken fabrikasında geçen sahneler çok çok güzel.