29 Eylül 2010 Çarşamba

Şans Kaplumbağası Pera'da

Patisserie de Pera'daŞans Kaplumbağası Pera'da"Kaz Dağları Perisi" arkadaşım bu seferki geleneksel "Cadılar" buluşmasını uzun süredir yenileme çalışmaları sebebiyle kapalı olan ve daha çok yakında tekrar hizmete açılan Pera Palas Oteli'nin pastahanesinde yapalım dedi. "Yaratıcı Elişi Perisi"'nin hepimize getirdiği Şans Kaplumbağası eşliğinde iki küçük kare ile hemen günceme konuk edeyim istedim bir zamanların Pera klasiği olan ünlü pastahaneyi... Ancak, tereddütsüz diyebilirim ki tamamiyle hayal kırıklığına uğrattı beni yeniden restore edilmiş hali Pera Palas'ın ! Eski, döküntü, köhne halinin en azından bir ruhu vardı kalbimi ışıtan ve de ısıtan...

21 Eylül 2010 Salı

Temmuz 1968 Hayat Tarih Mecmuası'ndan...

Geçenlerde sevgili(m) kocam, eski kitap ve dergilerimizi karıştırırken, bana söylediğine göre, okuma-yazmayı ilk öğrendiği zamanlarda ilk okuduğu dergilerden olan, Hayat Tarih Mecmuası'nda bir yazıya rastlamış ve anımsamış...HAYAT TARİH MECMUASI - TEMMUZ 1968 - KAPAK Ailesinden kalan bu dergiler, her altı sayıda bir ciltlenmiş... İlginç olansa, kendisinin de aynı yıl ve ayda doğmuş olması!
Hayat Tarih Mecmuası'nın Temmuz 1968 sayısında, güzide kurumumuz Darphane ile ilgili bir yazı var. Beş sayfalık bu yazıyı taradım ve okunabilir halde kalması şartıyla, biraz minimize ettim.
O zamanlar, henüz yeni binasına geçmiş Darphane'de yapılmış bir röportaj şeklinde bir yazı...
Bu beş sayfalık, artık "dökümanter" sayılacak yazıyı paylaşma gereği duydum. Yazı-resimlere tıkladığınızda, yeni bir pencerede açılıp büyüyeceklerdir. Blog'un yabancı ve Türkçe bilmeyen izleyicileri için, bu yazıyı kolayca Türkçe'ye çevirme imkanım olmadığından ötürü özür dilerim. Bir telif sorunu oluşması durumunda, profilimden ulaşılabilecek iletişim adresime bildirilirse, gerekeni yaparım.
A
Temmuz '68 - Hayat Tarih Mecmuası - Sayfa 26
B
Temmuz '68 - Hayat Tarih Mecmuası - Sayfa 26
C
Temmuz '68 - Hayat Tarih Mecmuası - Sayfa 27
D
Temmuz '68 - Hayat Tarih Mecmuası - Sayfa 28
E
Temmuz '68 - Hayat Tarih Mecmuası - Sayfa 29
ESKİ HAYAT TARİH MECMUASI CİLTLERİ

17 Eylül 2010 Cuma

The Limits of Control

Jim Jarmusch'un 2009 yapımı The Limits of Control / Kontrol Sınırları filmi, ana karakter adı açıklanmayan yalnız adam Isaach De Bankolé'nin havaalanında aldığı direktifle yönleniyor: "Hayal gücünü ve yeteneklerini kullan !" Bu direktif izleyiciye de veriliyor aslında ! Kısaca Jim Jarmusch'un son filminin ne hakkında olduğu tamamen izleyicilerin hayal gücüne bırakılıyor. 'Hayalleriniz kadar varsınız' demek istiyor sanırım Jim Jarmusch, öyleyse zorlayın yeteneklerinizi ve çözün bu kara filmi !Adı Olmayan Yalnız AdamJim Jarmusch filmin adını William S. Burroughs'un "zihin kontrol teknikleri" üzerine aynı adlı makalesinden esinlenerek The Limits of Control / Kontrol Sınırları koyduğunu belirtiyor bir röportajında. William S. Burroughs'un kontrol mekanizması olarak dilin üzerinde yoğunlaştığını ekleyerek hiç bir kontrol malzemesinin dil kadar etkili olamayacağının ayırdında olduğunu ve belli bir noktada zihnin kontrolünün kontrolün sınırlarıyla çatışabileceğinden yola çıkarak makaledeki bu durumun kendisine ilham verdiğini söylüyor. Ancak doğrudan makaleyi alıntılamadığını ama fazlasıyla etkilendiği için filminin adını bu şekilde koyduğunun da altını çiziyor Jarmusch.

İspanyolca bilmeyen, adı olmayan yalnız adamla birlikte İspanya'nın Madrid, Sevilla ve Almería kentlerine yolculuğa çıkıyoruz. Filmin DVD'sinin özel seçeneklerinde "Behinde Jim Jarmusch" adlı dökümanter filmde Sevilla kenti üzerine hoş bir anektod anlatmış Jarmusch. "Dünyada en sevdiğim kentlerden birisidir Sevilla. Orada bulunmaktan her zaman büyük keyif aldım. Sevilla'ya ilk kez 1980'de gitmiştim Fab Five Freddy ile birlikte. Sevilla'dan New York'a döndüğüm gece eve varıp televizyonu açtığımda Orson Welles ile bir söyleşiye rastgelmiştim o tarihte. Sunucu Welles'e Dünya'nın pek çok yerinde bulundunuz ama söyleyin bakalım en sevdiğiniz yer neresi ?' diye sorunca, tereddütsüz olarak 'elbette Sevilla' dedi Orson Welles. Sanırım Sevilla dışında bir yere gömülü şimdi." (Yanılmıyor Jim Jarmusch: Orson Welles'in mezarı Sevilla yakınlarındaki Ronda'dadır.)

Filmle ilgili tahmin edebildiğimiz tek nokta adı açıklanmayan yalnız adama önemli bir görevin verildiği. Adı olmayan yalnız adam görevine adım adım kibrit kutuları içindeki küçük not kağıtları aracılığıyla ulaşıyor. Her notu aldıktan sonra kağıdı yiyerek imha ediyor. (Mission Impossible / Görevimiz Tehlike !) Serinkanlı ana karakteri serinkanlılıkla izledim film boyunca, merak içerisinde acaba bundan sonra ne olacak diye hop oturup hop kalktım. Zihnim karmakarışık oldu. Serinkanlı adı olmayan yalnız adam yolculuğunu tamamladığında ya da görevini yerine getirdiğinde mi desem olmadık imgelerin her zaman zihnimde olmadık imgelere yol açtığına alışık olduğumdan Kavafis'in muhteşem Ithaka şiirinin dizelerini anımsadım: "İthaka'ya doğru yola çıktığın zaman / dile ki uzun sürsün yolculuğun /serüven dolu, bilgi dolu olsun."

Bu arada hemen belirteyim; Jim Jarmusch Rimbaud'un "Le Bateau ivre / The Drunken Boat / Sarhoş Gemi" şiirinin ilk dizeleri ile açıyor filmini:

Comme je descendais des Fleuves impassibles,
Je ne me sentis plus guidé par les haleurs
***
As I was floating down impassible Rivers
I no longer felt myself steered by the haulers
***
Vurdumduymaz sularından iniyordum nehirlerin
Baktım ki kılavuzlarım iplerimi salıvermiş
Bu dizelerdeki kontrol mekanizmasının kaybolması metaforundan yola çıkarak filmdeki ana karakterin yolculuğunu şekillendirmiş bir nevi çok bağımsız, tuhaf yönetmen sevgili Jim Jarmusch !

Kontrol edilemeyen kontrol ne kadar yararlıdır ?

Hayal gücününüze bırakılan bu film için fazla söze gerek yok diyorum. İzleyin, karmaşıklaşın, çoğu yerde filmi anlamlandıramayın, pek çok şey ya da hiç bir şey üzerine olan bu filmde yeteneklerinizi kullanın, hayal edin, filmi çözümleyin... Hayal gücünüzü yadsımayın ve hayallerinizin peşinden gidin. Daima !

14 Eylül 2010 Salı

Sappho'nun Memleketinden Masmavi Bir Nar

Nar (Punica granatum); kendi güzel, rengi güzel, tadı güzel, pek yararlı bir meyve ! Yemesi uğraş ister, özen ister. Üstelik bir inanca göre de cennetteki yasak meyve elma değil nar ! Bu kadar aykırı olduğundan mıdır nedir narı pek severim.Annemin bahçesindeki narlar"Kaz Dağları Perisi" arkadaşım, ünlü sevici Antik Yunan şairesi Sappho'nun da memleketi olan Midilli Adası'ndan masmavi bir nar getirmiş... (Midilli Adası'na gönderme için ayrıca bakınız: Vampyros Lesbos)Sappho'nun Adası'ndan gelen masmavi nar Kişisel müzemi zenginleştiren bu masmavi narı Elitis'in şiiriyle selamlamak gerek !

Çılgın Nar Ağacı

...
Kendini kıskançlıkla yedi tür tüyle süsleyip
Ölümsüz güneşin binbir rengine büründüğü gün,
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
Kaçmaya kalkan atın yüz kamçılı yelesine sarılan,
Hiç acınma, hiç yakınma bilmeden, söyleyin,
o çılgın nar ağacı mı,
Ufuktan şimdi doğan bir umudu haykıran?
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı, bize uzaktan
Serin alevli yaprakların mendilini sallayan,
Doğum sancısı içinde binbir geminin,
Binbir kere yükselip alçalan dalgaları
Bilinmedik kıyılara uzanan bir denizdeymiş gibi,
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
havanın saydamlığında donanıp gıcırdayan?

...

Odisseus Elitis

Çeviri: Cevat Çapan

2 Eylül 2010 Perşembe

Alaska'dan Kişisel Müzeme Gelen Büyülü Totem (Ongun)

Bu kartal başka kartal !Fotoğraftaki sedir ağacından el yapımı totemi (ongun da diyebiliriz) sevgili öğretmenim, arkadaşım taa Alaska'dan getirdi. Kartalın kendilerine doğru yolu göstereceğine inanıyor Kartal Klanı. Kartal KlanıAlaska, kanımca halen inanılmaz dağ, göl ve nehir manzaraları, hareketli buzulları, renk cümbüşü içindeki çiçekli çayırları, geyikleri, boz ayıları ve bazı noktalarda az biraz turistikleşmiş de olsa halen vahşi hayatı ile el değmemiş yerlerden biri... Sevgili arkadaşımın çektiği Denali (yerli Athabascan dilinde "yüksek olan" anlamına geliyormuş) Parkı, Chena Köyü ve genel olarak Alaska fotoğrafları ile başbaşa bırakıyorum blog takipçilerini...





Kızılderililer ne derler unutmayın, Dünya'yı çocuklarımızdan ödünç aldık !

1 Eylül 2010 Çarşamba

FIBA 2010 HATIRA PARASI

Önceki blog girdisinde bahsettiğim ve ülkemizde düzenlenen FIBA 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası için, Darphane'miz bir hatıra para çıkarttı. Dört ay kadar önce kayıtlı koleksiyonerlerin adreslerine gönderilen broşürde, 2010'un kalan süresinde çıkacak hatıra paralar içinde 14. sırada bulunmaktaydı bu para...2010 FIBA Hatıra Parası - Ön yüz / Tuğra = Tura yüzü27 Ağustos 2010 günü, Darphane Koleksiyon Servisi, kayıtlı koleksiyonerlerin e-posta adreslerine, bu paranın 28 Ağustos'tan itibaren satışta olacağı duyurusunu yaptı. Oysa 28-29 Ağustos haftasonu tatiliydi ve resmi kurumlar kapalıydı. 30 Ağustos 2010 Pazartesi de ulusal bayram olup tatil olunca, satışa çıkan bu paranın fiili işlemleri ancak 31 Ağustos'ta yapılabildi. Derhal bu parayı edindik. Sevgili(m) kocam, şu aralar geriye dönük nadir hatıra paraları da toplamaya çalışıyor ama yeni çıkanları da ihmal etmiyoruz...2010 FIBA Hatıra Parası Arka Yüz  = Yazı YüzüDaha önceki sertifikalara göre farklı bir tasarımda ve renkte değişik bir sertifikası var FIBA 2010 parasının. Bundan sonraki sertifikalar da böyle mi olacak, yoksa yalnızca bu paraya mı mahsus henüz bir muamma! Yakında çıkacak diğer paraların sertifikalarından, durum belli olur.
FIBA 2010 H.P.'sının Teknik Özellikleri şöyle:
Metal : 925 ayar gümüş
Çap : 38,61 mm.
Ağırlık : 31,47 gr.
Baskı : Proof
Kenar : Tırtıllı
Maksimum Adet : 3.000
Nominal Değer : 50 Türk Lirası
Sanatçı : Nesrin SCHNEPF
Satış Fiyatı : 50TL
FIBA 2010 H.P. sertifikası - 1Paranın tura yüzünde gördüğümüz 15 numaralı oyuncu, dikkatle bakıldığında formanın sırtındaki soyadıyla da bariz olarak belli olan, Türk Basketbol Milli Takımı'nın en değerli oyuncularından Hidayet Türkoğlu... Bunun ayırdına dün akşam, Türkiye-Yunanistan maçını canlı olarak TV'den izlerken varabildik :-)FIBA 2010 H.P. sertifikası - 2 + Tura yüzüNümismatik yaklaşımlardan, bu hatıra parasının konusu olan basketbola, biraz spora geçersek :
Yazı yüzü - FIBA 2010 H.P.
Dün oldukça heyecanlı bir FIBA 2010 müsabakası izledik ekranlarda... Türkiye-Yunanistan. Sonuç: Türkiye 76 - Yunanistan 65... Çok güzel ve estetik bir basketbol maçıydı. Türkiye C grubundaki liderliğini bu skorla sürdürmekte. Ersan İlyasova gecenin yıldızıydı kanımca. Şimdiye kadar Türkiye, oynadığı üç maçı da kazandı. Devamını bekliyorum. Dilerim şampiyonada daha pek çok başarımız olur; hatta birinci oluruz! Neden olmasın? En kötü ihtimalle iyi bir derece almayı umuyorum...UÇUYORUZ..!!! :-)Doğrusu Yunanistan Milli Takımı da iyi oynadı ama biz daha iyiydik..! Blog'un Yunan takipçilerini hoşnut kılmak için değil, gerçekten güzel bir mücadele yaşandığı için böyle yazdım. Hoş ve izlenesi bir karşılaşmaydı.UÇAN TÜRKLER :-)

BASCAT

FIBA 2010 LOGOBu kez "KEDİLER" etiketi girdimde BASCAT'i kısaca tanıtmaya çalışacağım. Daha doğrusu FIBA 2010 TÜRKİYE resmi sitesinden alıntı yapacağım! Umarım bir telif sorunu çıkmaz. Sadece tanıtım amaçlıdır! Gerekiyorsa sanal olarak iletişim kurulabilecek adresim profilimden görülebilir.FIBA 2010 - BASCATŞimdi, bakalım resmi sitelerinde ülkemizde yapılan FIBA 2010 maskotu BASCAT nasıl tanıtılmış..." Şüphesiz ki o bir kedi, hatta kökenleri Van Kedisi’ne dayanıyor. Ama yine de zaman zaman bir köpek gibi davranıyor. Fakat bizim kedimiz çok özel bir kedi, çünkü o 2010 FIBA Dünya Sampiyonası’nı temsil ediyor. O, Van Kedisi’nin çok yakın bir akrabası ve bu nedenle benzersiz bir dış görünüşe sahip. Kimse tam olarak nereden geldiğini bilmese de Türkiye’nin her köşesinde ona rastlamak mümkün. Seyahat etmeyi çok sevdiğinden olsa gerek, Dünya Şampiyonası maçlarını tüm evsahibi şehirlerde takip edecek. Tüm Van Kedileri gibi bizim kedimiz de sadık, sevgi dolu ve akıllıdır. "UÇAN VAN KEDİSİ :-)Bir sonraki girdimde FIBA 2010 TÜRKİYE anısına çıkartılan hatıra paradan bahsetmeyi düşünüyorum... Resmi sitede maskot BASCAT için şunlar da denilmiş :VAY BASCAT VAY!!! SEN NEYMİŞSİN BE ABİ!!!! :-)http://turkey2010.fiba.com/pages/tur/fe/10/fwcm/event-guide/p/mascot.html'den alıntılanmıştır.