8 Nisan 2012 Pazar

Saraband

Johan ve MarianneIngmar Bergman, televizyon filmi olarak çektiği 2003 yapımı Saraband ile film çekme kariyerini sonlandırmıştır.
Doğu'dan İspanya'ya, oradan da Avrupa'ya yayıldığı öne sürülen, 16. yüzyılda gitar ve kastanyet eşlikli ve şarkılı, iki kişinin yaptığı bir halk dansı olarak tanınan, ancak erotik hareketlerle oynandığından, bir süre için kilise tarafından yasaklanmış, ağır tempolu bir dans türü olan 'saraband' (Bkz.: İrkin Aktüze'nin Ansiklopedik Müzik Sözlüğü), Bergman'ın 10 bölümlük Saraband filmine adını vermiş. Bu 10 bölümün her biri, iki kişinin diyaloglarına dayanıyor. Bir bakıma her bir bölümde, iki kişiden biri, yek diğeriyle gerçekleştirdikleri diyaloglarla dans ediyorlar filmde.
Ingmar Bergman 1973 yılında çektiği, kızımın ve benim favori Bergman filmlerimizden olan Scener ur ett äktenskap / Scenes from a Marriage / Bir Evlilikten Manzaralar filmine 30 yıl sonra Saraband ile bir dönüş yapmış. Şunu da paylaşmalıyım ki, bu filmi, ailece izlemeye karar verdiğimizde, kızım önce çok karşı koydu "Bergman filmi izleme modunda değilim!" diyerek. İzledikçe ne kadar doğru bir seçim yapmış olduğumuza katıldı oysa! Artık favori Bergman filmi bu oldu... Scener ur ett äktenskap / Scenes from a Marriage / Bir Evlilikten Manzaralar filminin, boşanarak ayrılan karakterleri, Marianne ve Johan, 32 yıl görüşmedikten sonra, Marianne'ın aniden artık geç yaşında zengin olmuş ve bir dağ başında inzivaya çekilmiş eski kocasını ziyaret etmeye karar vermesi üzerine kendi yaşlılıklarıyla yüzleşirler... İzleyici, herşeyi Marianne'in izleyiciye dönerek, dert paylaşır gibi anlattığı ya da aktardığı kadarıyla öğrenir filmde. Marianne, eski kocasının evinde konuk olarak kalırken, eski kocası, eski kocasının ilk evliliğinden olan oğlu Henrik ve Henrik'in 19 yaşındaki kızı Karin üçgeninde, kendini hayli çetrefilli bir baba-oğul çekişmesinin içinde buluverir. Baba ve oğul Karin'i paylaşamazlar adeta..! Karin ve Henrik, münzevi Johan'ın biraz daha aşağısında bulunan göl evinde yaşarlar. Henrik'in karısı ve Karin'in annesi olan Anna ölmüştür. Ölü Anna, filmde resmiyle, mektubuyla ve kendisine yapılan göndermelerle varlık gösterir... Diyaloglar halinde film süresince, neler olup bittiğini çözmeye çalışıyoruz; tıpkı olayları dışarıdan izlemeye gelmiş ve de içine girivermiş Marianne gibi. Sanırım, daha anlaşılabilir olmak adına Bergman bir adım ileriye giderek filmini bölümlere ayırmış; bir nevi “izleme kılavuzu” yapmış anlayışı kıt izleyiciler için diyebilirim! Bölüm adlarının her biri bile, filmin neden-sonuç ilişkisi açısından, yeterince açıklayıcı geldi bana. Hatta Bergman'ın bu son çalışmasında (ki neden sadece TV filmi olarak yapmış Bergman bilemiyorum ama iyi ki filmin haklarını Sony Pictures almış diye seviniyorsunuz; böylece İsveç TV'sinde izleyemeyen sinefiller için izleme şansı doğmuş.) sadece sinema kariyerine değil (yazar olarak kariyeri bir müddet daha devam etmiş), kendisiyle ilgili pek çok şeyi de çözümlemeye çalışarak veda etmiş olduğunu anlıyorsunuz.
Ingmar Bergman'ın sözleriyle Saraband sadece dört solistin gerçekleştirdiği ama aslında koca bir orkestra için yazılmış büyük bir konçerto gibi. İzleyin, dinleyin !