Akira Kurosawa'nın ilk edindiğimiz filmi Ran/Kaos isimli filmidir. 1985 yapımı Ran; iktidarı elinde bulunduranların/iktidarı ele geçirmek isteyenlerin güç ve egemenlik savaşlarını anlatan bir Kurosawa klasiğidir. Ran'da iktidarın; hangi güç odaklarının elinde olursa olsun yozlaştırıcı, “baştan çıkarıcı” bir niteliğe haiz olduğunu sergiler Kurosawa. Ran'la başlayan, Shichinin no Samurai/Yedi Samuray ile devam eden Kurosawa arşivimiz çoğalıyor. Zaman zaman günceme konuk edeceğim Kurosawa filmlerini ama önce biraz Kurosawa'nın kendisinden ve Japonlardan söz etmek istiyorum.
1910 doğumlu Kurosawa 2 Dünya Savaşını yaşamış bir yönetmen. Benim en sevdiğim filmi olan Yume/Düşler'i çektiğinde 80 yaşındadır. Son filmi Madadayo/Şimdi Değil'i tamamladığında ise 83. Yaşamının kalan 5 yılında film çekmez Kurosawa. 1910'da başlayan yaşamı 1998'de son bulur.
Önceden hep önyargılı yaklaştığım gelmiş geçmiş en iyi Japon film yönetmenleri arasında belki de ilk sırada olan Kurosawa'yı filmlerini izledikçe daha çok sevdim. Filmlerinin herşeyiyle (senaryadon kurguya) bizzat ilgilenmesi mi, sesleri bu kadar iyi kullanması mı bilemiyorum ama Kurosawa filmleri giderek bir tutkuya dönüşüyorlar. Tekrar tekrar izlenip, tekrar tekrar düşünülmesi gereken, çoğunlukla hüzünlü filmler.
6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya ve 9 Ağustos 1945'te Nagazaki'ye "biri yetmez ikincisini de atalım" Amerikan mantığı ile 2 kez atom bombası ile susturulmuş bir ülkenin çocukları olmak ne demek ? Bu kadar bastırılmak, bu kadar dümdüz edilmek, inanılmaz bir toplumsal değişim yaşamak ve bombayı bu kadar yok saymak ne demek ? Evet, bence gerçekten atom bombalarını yok saymışlar Japonlar. Sessizce yenikliklerini, acılarını yaşamışlar.