Yıl 1990...Aylardan Mayıs...Paris'e ilk gidişim...Leyla Gencer'in plağını arıyorum Paris'in ünlü Bit Pazarı'nda. Plak yığınlarını çok hızlı ve sabırsız bir şekilde karıştırıyorum ve oldukça da umutsuzum bulamayacağım diye. Dükkan sahibi telaşımı görünce soruyor merakla neyi araştırdığımı? Leyla Gencer'in plağını arıyorum dediğimde "1 dakika" diyor ve arka taraftaki ayrı bir bölmeden plağı getiriyor...Fiyatını sormadan alıyorum dediğimde daha da şaşırıyor. "Büyük ses" diyor sonra...Gülümsüyorum adama.
Yıllar sonra Zeynep Oral'ın "Tutkunun Romanı: Leyla Gencer" kitabını büyük bir keyifle okuğumu anımsıyorum. Kendi ülkesinde dünyadan daha az tanınan hatta daha az değer verilmiş olan bu ünlü soprano La Diva Turca'nın yaşam öyküsü sesi kadar büyülüyor beni.
10 Mayıs'ta aramızdan ayrıldı Leyla Gencer...Bugün Milano’daki La Scala Operası tarafından San Babila Kilisesi’nde düzenlenen törenden sonra Gencer’in cenazesi vasiyeti doğrultusunda yakılmak üzere krematoryuma götürülecek ve külleri, yine vasiyeti üzerine İstanbul’a getirilerek, Ortaköy’de yapılacak bir törenle boğaz sularına dökülecek...