Patricia Highsmith'in her zaman sevimsiz bulduğum sıradışı roman kahramanı Tom Ripley üzerine yanılmıyorsam dört ayrı film uyarlaması mevcut. Uyarlamalardan ilki René Clément'in 1960 yapımı Plein Soleil / Purple Noon / Kızgın Güneş. Bu filmi henüz izlemedim. İkinci uyarlama film Wim Wenders'in 1977 yapımı Der Amerikanische Freund / The American Friend / Amerikalı Arkadaşım filmi. Üçüncü uyarlama Anthony Minghella'nın 1999 yapımı The Talented Mr. Ripley / Yetenekli Bay Ripley filmi ve son uyarlama Liliana Cavani'nin 2002 yapımı Ripley's Game / Ripley'in Cinayetleri . 1999 ve 2002 yapımlarını izleyeli (filmlere ilişkin pek çok ayrıntıyı unutacak kadar) uzun zaman oldu. İkinci uyarlama Der Amerikanische Freund / The American Friend / Amerikalı Arkadaşım filmi sevdiğim yönetmenlerden Wim Wenders'in filmi olarak arşivimizde uzunca bir süredir bulunmasına rağmen ancak izlenme sırası geldiğinden geçen akşam izleyebildim. "Ripley's Game" romanından uyarlamış Wim Wenders filmi. Filmde Amerikalı Tom Ripley'i Dennis Hopper, müzayedede tanıştıklarında Tom Ripley'in elini sıkmayan çerçeveci (ya da marangoz mu desem ?) Jonathan Zimmermann karakterini ise Wim Wenders'in gözde oyuncusu Bruno Ganz canlandırıyor. Resimleri bir yatırım olarak alan insanları pek sevmeyen ve üstelik Ripley'in elini sıkmadığı için hiç istemediği bir dizi cinayetler silsilesine karışan Zimmermann karakterinde bence yine harikalar yaratıyor Bruno Ganz. Filmin ismi "Amerikalı Arkadaşım" ama arkadaşlık üzerine peşin peşin şu konuşmayı yapıyor Ripley ve Zimmermann:
Ripley: Arkadaşın olmak isterdim... ama arkadaşlık mümkün değil.
Zimmermann: Bu beni oldukça rahatlattı.
Tom Ripley karakterini sevmem ancak sanırım Wim Wenders'in usta kamerasından kaynaklanıyor olsa gerek bu filmi sevdim. Üstelik sevdiğim kent Hamburg manzaralarını görmek de ayrıca hoştu. Tom Ripley'in Elbe'ye bakarak mırıldandığı gibi (Wim Wenders, "The Ballad of Easy Rider" ile Dennis Hopper'in yönettiği ve Billy karakterini canlandırdığı 'Easy Rider' filmine hoş bir gönderme yapmış bu noktada): "Bu nehir bana başka bir nehri hatırlatıyor ve... bu nehir akıyor. Denize kavuşana dek. Bu nehrin aktığı yer. Kim bilir ? ...Benim de olmak istediğim yer..."