Vietnam doğumlu Fransız vatandaşı Anh Dung Tran’ın son filmi Noruwei no mori/ Norwegian Wood / İmkansızın Şarkısı arşivimize ilk giren filmi olmuştu. Kızımın etkisiyle edindiğimiz yönetmenin bu filminin ardından diğer filmlerini de edindik. Ancak filmlerinin kronolojik sırasını bozmayarak, günceme öncelikle yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olan, 1993 yapımı olan Mùi du du xanh / The Scent of Green Papaya / Yeşil Papaya’nın Kokusu 'nu konuk etmek istiyorum.
Anh Dung Tran, 12 yaşına dek yaşadığı ve 1974’te ailesiyle birlikte terk etmek zorunda kaldığı ülkesi Vietnam’a dair anılarını, kültürel temellerini, köklerini filmlerinden eksik etmemiş. Belleğine kazınmış olan annesinin yemek pişirdiği sahneleri Mùi du du xanh / The Scent of Green Papaya / Yeşil Papaya’nın Kokusu filminde fazlasıyla kullandığını belirtmiş.İzlediğim en dingin, en doğayla barışık filmlerden biri olan Mùi du du xanh, 1951 yılının Fransız sömürgesi olan Vietnam’ında başkent Saygon’da başlıyor. 10 yaşındaki Mui, evin üst katında hiç aşağıya inmeden yaşantısını sürdüren büyükanne, anne – baba, üç erkek çocuk ve yaşlı bir hizmetçiden oluşan bir ailenin yanına hizmetçi olarak yerleşiyor. Mui’nin gözünden yanlarına yerleştiği ailenin başına gelenleri, aile bireylerinin başlarından geçenleri, ev, bahçe ve ev sahibesinin evin ön tarafındaki dükkanı dahilinde izliyoruz.Mui bir yandan yaşlı hizmetçiden ev nasıl çekip çevrilir, yemek nasıl pişirilir öğrenirken bir yandan da etrafını gözlemlemekten geri kalmıyor. Mui’yle beraber biz de gözlemliyoruz bahçedeki papaya ağaçlarını ve papaya ağacının meyvelerini. Papaya (Latince adıyla Carica Papaya yani bir çeşit kavun ağacı) ağacının gövdesi yumuşak bir dokuya sahipmiş ve geniş, koyu yeşil olan yaprakları, doğrudan gövdesinden çıkarak oluşurmuş. Bu yapraklar koparıldıkları vakit saplarından filmde de gördüğümüz üzere süt gibi bir sıvı akarmış. Uzun ve yuvarlak yapılı meyveler veren iki çeşit papaya ağacı varmış.Filmde uzun meyve veren papaya ağacını gözlemliyoruz ve kokusunu alıyoruz Mui’yle birlikte. Kokusunu alıyoruz derken şaka yapmıyorum, film gerçekten de görselliğin ötesinde herşeyin kokusunu da aldırıyor izleyicisine. Papaya ağacının meyveleri olgunlaşmadan önce koyu yeşil renkte, olgunlaşmaya başlarken sarı, tam olgunluğa erişince turuncu renk almaktaymış. Filmde, Mui’nin koparıp rendeleyerek salata yaptığı papayalar hep koyu yeşil renkteydiler ve dolayısıyla filme de doğrudan adlarını vermişler. Mui’yle beraber tek gözlemlediğimiz papayalar değildi elbet, kurbağaları, ağaçları, pirinçleri, eve gelip gidenleri, evin hanımının dükkanına gelip gidenleri, evin ilgisiz beyini, evin sürekli Mui’yle uğraşan en küçük çocuğunu, rüzgarı, mevsimleri... Evin hanımının Mui’yi ayrı bir gözetip kolladığını da görüyoruz çünkü ölen kızı eğer yaşasaydı Mui kadar olacakmış yaşı.
Evin beyinin ölümünden sonra on yıl birden atlıyor film ve küçük Mui 20 yaşında alımlı bir genç kız olarak karşımıza çıkıyor. Evde büyük değişiklikler olmuş geçen on yılda. Artık büyükanne yok, evin hanımı büyükanne konumunda olmuş, evin küçük oğlu evlenmiş ve eşiyle beraber evdeler; yaşlı hizmetçi de yok. Mui’nin, evin büyük oğlunun arkadaşı olan Khuyen’in yanına hizmetçi olarak gönderilmesine karar veriliyor. Mui’nin 10 yaşında görür görmez aşık olduğu Khuyen’in evine gelmesiyle, filmin öyküsü modern bir külkedisi öyküsüne dönüşürken, papayanın üzerinden sembolizm de, başka bir yöne doğru yol alıyor... "Şiir Filmler"´den birisi... Yönetmenin asıl "Şiir Filmi" olan "Cyclo"´ya bir başka girdide değinmek üzere...