23 Temmuz 2012 Pazartesi

Les rendez-vous d'Anna

Belçikalı kadın yönetmen Chantal Akerman, 1950 Brüksel doğumlu. Jean-Luc Godard’ın Pierrot le Fou / Çılgın Pierrot filmini izledikten sonra yönetmen olmaya karar veriyor ve 70’li yıllarda başladığı sinemada birbirinden avangart filmlere imza atıyor. Pazar günü yönetmenin önce 1972 yapımı 11 dakikalık La Chambre / The Room / Oda adlı kısa filmini, ardından 1978 yapımı Les rendez-vous d'Anna / The Meetings of Anna / Anna’nın Buluşmaları filmini ardarda izlemiş olarak ilk söyleyebileceğim sabrınızın sınırlarını sonuna dek zorlayan bir yönetmen olması ! Ekranda geçiyor olan herşeyi olduğu gibi geçtiği süre içinde izleyiciye aktaran bir yönetmen Akerman, sanki Nuri Bilge Ceylan’ın 70’lerdeki Avrupa versiyonu. Ya da daha da ileri gidip birbirinden uzun sekanslarıyla Nuri Bilge Ceylan’ı etkilemiş bir yönetmen mi desem; ki bilemiyorum Nuri Bilge Ceylan takip etmiş midir kendisini ?
OdaHiçbir konuşma geçmeyen La Chambre / The Room / Oda filminde bizzat kamera karşısında kendisi olarak arz-ı endam etmiş Chantal Akerman. 360 derece sürekli dönen kamerada Akerman’ın adım adım odasını ve bir türlü uykuya dalamayan kendisini izleriz. Yönetmenin huzursuzluğu, iç sıkıntısı bu filmden kendisini belli etmiş ve sonraki tüm filmlerine de tüm huzursuzluğunu ölçülü bir biçimde taşımış yönetmen. (Henüz bugün günceme konuk ettiğim bu iki filmi dışında, bir de 1997 yapımı Un divan à New York / A Couche in New York / New York’ta Bir Çılgın filmiyle beraber sadece üç filmini izledim ama bu durum genelleme yapmamı engellemiyor izleyici olarak !)
Anna Les rendez-vous d'Anna / The Meetings of Anna / Anna’nın Buluşmaları filmine gelince, bir yönetmen olan ana karakter Anna’nın Köln, Brüksel, Paris üçgeninde otel odalarından istasyona, trenlerden evine, kısaca oradan oraya savruluşunu izliyoruz 127 dakika boyunca. Pek konuşmayan, sadece izleyen ve karşılaştığı insanlara karşı iyi bir dinleyici olan bir Anna var filmde. Ne kadar çok kişiyle karşılaşıyor olursa olsun özünde yalnız, yabancı biri ana karakter. Filmi hakikaten izleyip, sabırla özümsemeniz gerekiyor. Bu yüzden kendimi zorlayarak daha fazla filmden bahsetmeyeceğim ve film boyunca yolu bir şekilde Anna’yla kesişen karakterlerle (sırasıyla Köln'deki otelin odasındaki öğretmen, eski nişanlısının annesi Ida, trendeki yalnız adam, Brüksel'deki istasyonda nihayet Anna'nın bir nebze içini dökebildiği annesi, Paris'teki adam) blog izleyicilerini başbaşa bırakacağım.Anna ve öğretmenAnna ve IdaAnna ve trendeki adamAnna ve annesiAnna ve Paris'teki Adam
Chantal Akerman’ın Les rendez-vous d'Anna / The Meetings of Anna / Anna’nın Buluşmaları filmi, Anna’nın istasyonda telefon kabininde konuştuğu sahnelerden birinde yan kabinde yer alan bir Türk’ten duyduğumuz Türkçe konuşmalarla “İçinden Türk Motifleri Geçen Filmler” kategorime de yerleşiyor. Bir de unutmadan ekleyeyim Anna’nın filmle ilk buluştuğu karakterlerden olan Alman öğretmenin karısı da bir Türk’le kaçıvermiş, adamı ve 5 yaşındaki kızını bırakarak. Almanya’da ve daha sonra tüm Avrupa’da yavaş yavaş ağırlığını gösterecek Türk işçilerini de (ileriye taşıyarak göçmen sorunlarına ölçülü bir ilk yaklaşım da diyebiliriz) filmine yerleştirmiş Chantal Akerman.Dikkat ! Yan kabindeki bir Türk!