Roman Polanski’nin İsviçre’de ev hapsinde tamamladığı (ev hapsinde olduğu için filmi tamamlayacak mı tamamlayamayacak mı diye oldukça konuşulmuştu elbette) 2010 yapımı Ghost Writer / Hayalet Yazar (Gölge Yazar demeyi daha uygun buluyorum ve öyle geçecek günce notlarımda) adlı filmi, hakkındaki suçlamalardan dolayı giremediği iki ülkede yani Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere’de geçiyor. (Filmin çekimlerinin ağırlıklı olarak Almanya’da yapıldığını hemen belirteyim bu noktada ve filmin ülkemizde vizyona girmediğini doğrudan DVD olarak raflarda yerini aldığını ekleyeyim.) Eski bir BBC muhabiri olan Robert Harris’in “Ghost” isimli romanından uyarladığı filminde Roman Polanski neredeyse hiç güneş ışığı görünmeyen, müziğin her bir sahneyle sonsuz uyum içinde olduğu, merakla izlenen görkemli bir politik gerilim filmi yaratmış. Ancak tipik bir Polanski filmi gibi değil Ghost Writer / Gölge Yazar filmi. Çoğu karede acaba Hitchcock filmi mi izliyorum yanılgısı yaşayıp durdum diyebilirim!
Eski İngiltere Başbakanlarından Adam Lang’ın anılarını yazmakta olan McAra isimli gölge yazar okyanus kıyısında ölü bulunuyor. Feribottan mı düşmüştür, intihar mı etmiştir soruları arasında Adam Lang’ın kitabını tamamlama işi filmde gerçek adı hiç geçmeyen yeni gölge yazara (Ewan McGregor çok başarılı bir performans sergiliyor filmde) veriliyor. Kendisini bir anda Adam Lang’ın ailesiyle (nevrotik, gergin ve kocasının sürekli asistanıyla ilişkisi olduğunu söyleyip duran bir eş ve göremediğimiz çocuğu) ve emrindeki ekiple (donuk, mesafeli sarışın İngiliz asistandan hiç kesilmeyen rüzgar nedeniyle sürekli kumlara boğulan bahçeyi temizleyen Uzakdoğulu yardımcıya dek gerilim yüklü çalışanlar) had safhada izole bir biçimde yaşadığı Kuzey Amerika kıyılarındaki küçük bir adada bulan gölge yazar kilit altında tutulan anıların taslağını okudukça ve bir önceki yazarın dolabındaki notlara ulaşınca hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının ayırdına varıyor yavaş yavaş. Tabii yönlendirilen sonuç, Beyaz Saray’dan Downing Caddesi 10 numaraya, CIA’den eski İngiltere Başbakanı Adam Lang’ın görevi sırasında verdiği emirlerle sorumlu tutulduğu işkence vahşetine uzanan ilişkiler ağının tam ortasında buluvermesi kendisini. Doğrudan eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’e bir gönderme olan Adam Lang karakteri Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’ince yargılanacakken kader ağlarını elbette yine Amerika Birleşik Devletleri lehine örecek, gizli kalınması istenen hiçbir şey açığa çıkamayacaktır. Kahraman yeni gölge yazar tam bir şeyleri çözdü, tüm taşları yerli yerine koydu, gerçeğin yazılı olduğu kağıdı elden ele dolaştırdı, yaşasın gerçek su yüzüne çıkıyor derken film bitmesi gerektiği gibi bitiyor. Oturduğum yerde hevesim kursağımda kalıyor, iyi de daha ne bekliyordum acaba ?!
Küçük bir not: Eski İngiltere Başbakanlarından Tony Blair’in “A Journey” isimli biyografisi tam 624 sayfa. Gölge yazarın göreve kabul edildiği yayınevinde kendisine başka bir müşteriye ait taslak olarak verilen kitap da 624 sayfa idi. Komplo ararsanız ya da yaratmak isterseniz merak etmeyin bulursunuz ya da oluşturuverirsiniz ! Herşey olasıdır hayatta !