23 Haziran 2012 Cumartesi

Tampopo

Jûzô Itami'nin 1985 yapımı Tampopo / Dandelion / Karahindiba filmi, "İyi bir `ramen´ nasıl pişirilir?" ana öyküsü üzerinden, genel olarak yemek kültürü, özel olarak da Batılılaşma konusunda sürekli çalışan Japon kültürüne, komedi havasında sıkı eleştiriler yapan bir film. Ramen, bir çeşit makarna (erişte) çorbası. Aslında Çinliler'in ürünü olan bu çorbayı Japonlar öyle çok tüketir olmuşlar ki Japon yemek kültürünün baş köşelerinden birine yerleşmiş zaman içinde. Ramen pişirmek de neymiş, at işte suyun içine makarnaları deyip küçümsememek gerekiyor. İyi bir ramenin pişirmesi oldukça uzun sürüyor ve çorba katkı malzemesi et ve bazı türlerinde, bize uymasa da, domuz kemiği, domuz eti olabiliyor... Tavuk, elma, havuç, soğan, taze soğan, sarımsak, soya sosu, sirke vs. ve asıl unsur olan erişteden oluşuyor.
Ramen nasıl yenir?Filmin hemen başlarında, yaşlı bir gurunun genç bir çocuğa verdiği "Ramen nasıl yenir?" dersi yer alıyor. Hayat, bize sunulan bir armağansa, en başta yediğimize içtiğimize saygı göstermeliyiz; öyle değil mi? İşe, rameni koklamakla başlayıp, tek tek içerdiklerine çubukla dokunarak iyice algılamalı her şeyi, sonra yudum yudum içmeye, yemeye geçmeli ! Elbette çorbanın içindeki artık ölmüş olan canlılardan özür dilemeyi unutmadan !
Gelelim filmin adına; Japonya'da kız çocuklara verilen adlardan biri "Tampopo"... Latincesi "Taraxacum officinale" olan bu bitkiye Türkçemiz'de "Karahindiba" adı verilmiş olsa da, en çok "Radika" olarak biliniyor. Yaprakları yeşil, çiçekleri sarı olan bu bitkiye neden Karahindiba denmiş çok araştırıp, kurcalamıyorum (beyaz olanı da varmış) ve bu bitkinin adının en güzel tınılı halinin "Dandelion" olduğunu, nezleli karga'dan okuyabilirsiniz diyorum...
Filmimize adını veren Tampopo (ki Tampopo'yu oynayan oyuncu Nobuko Miyamoto, yönetmenin de karısıdır bu arada), ölmüş olan eşinden kalan ramen lokantasında, oğluyla birlikte hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Kafasından eksik etmediği kovboy şapkasıyla dükkanına uğrayan, karizmatik kamyon şoförü Goro, Tampopo'nun pişirmiş olduğu rameni beğenmeyince, hayat, Tampopo için, "Nasıl en iyi rameni pişiririm?"´e dönüşüyor ve Goro'dan, kendisinin ramen öğretmeni olmasını rica ediyor... Bu yolda ilerlerken, civardaki tüm rakiplerini ziyaret etmeye, onlardan bir şeyler kapmaya çalışıyor Tampopo. Goro'ya katılan diğer ramen gurusu sayılabilecek tipler de cabası... Yönetmen de bize aktardığı ana öyküsünün üzerinden, bazen ana öyküyle bağlantılı, bazense bağlantısız bir dolu hüzünlü, traji komik, erotik (yumurta sarısına dikkat !), sevimli küçük öyküyle, iyiden iyiye dalgasını geçiyor Batı'ya öykünmeye çabalayan Japon yeme-içme kültürüyle... Bu ara öykülerden birinde yer alan "Süpermarket Cadısı" diye adlandırabileceğim, almayı düşündüğü her şeyi elleyen ama bir türlü beğenmeyen, yaşlı teyzeye bayıldım doğrusu. Meyveyi, sebzeyi dokunarak seçmek iyi güzel de peynir kutularını açıp da dokunanını daha önce görmemiştim !
Ramen nasıl pişirilir?Kahramanımız Tampopo, azmetmiştir bir kere, en iyi rameni pişirme yolunda, yılmadan-bıkmadan ilerler... Danışmanı kamyon şoförü Goro'nun her dediğini dinler, uygular ! Suyu ne kadar kaynatmalı, taze soğanı nasıl kıymalı, kemiği, eti ne zaman içine katmalı, hiç acele etmeden, herşeyin sırasını ve hakkını vererek yavaş yavaş hazırlamalı rameni, elbette hızlı bir şekilde üç dakikanın altında da servise hazır hale getirmeli... Mükemmel sonuçsa, müşterilerin içeriğini çubuklarla bitirip, suyunu kafalarına diktikleri ramen kaselerini sonuna kadar içmeleri !Ramen nasıl tüketilir?
Keyifli olmasına, keyifli bir film Tampopo / Dandelion / Karahindiba ama filmi izledikten sonra, yönetmeni Jûzô Itami'nin hayatını biraz okuyunca, hüzne dönüştü keyfim... Jûzô Itami, 1992'de çektiği Minbo no onno / Minbo: the Gentle Art of Japanese Extortion filminde Japon Mafyası Yakuza'yla dalga geçtiği için, Yakuza tarafından hedef gösterilip çok büyük tepki almış. Öyle ki, filmin gösterime girmesinden altı gün sonra saldırıya uğramış. Akabinde hakkında uygunsuz bir gönül ilişkisi var diye dedikodular çıkartılmış ve tüm bunlara dayanamayan yönetmen de, "Ölümüm masumiyetimi kanıtlayacaktır!" diyerek, 1997'de yaşamına son vermiş. Kimbilir, yaşasaydı belki de çok daha keskin filmlere imza atacaktı onurlu yönetmen Jûzô Itami.