25 Aralık 2012 Salı

Isztambul

Török, Macarca Türk demek. Ural Altay dil ailesinden bağlarımızın olduğu Macarca’da şaşırmamak gerekiyor Türkçe’ye çağrışım yapan sözcüklere, eh tabii bir de unutmamamız gereken bir durum olarak Macarlar'ın Hun geçmişi var.
Macar yönetmen Ferenc Török’ün (yani Ferenc Türk) yazıp yönettiği 2011 yapımı Isztambul / İstanbul filminden güzeller güzeli İstanbul’umuzu geçirmesinin sebebi acaba soyadından mı kaynaklanıyor diye düşünmedim değil bir izleyici olarak. Sonra Türk-Macar-Irlanda ve Hollanda ortak yapımı olarak çok uluslu olan bu film ile ilgili şu söyleşide okuduklarımda, hem filmiyle ilgili tüm gelişmeleri bizzat yönetmeninin açısından öğrenirken hem de yönetmenin kişisel bağlarından yola çıkarak bu senaryoyu yazdığını öğrendim. Yönetmen, filmin sonunu izleyicisine bıraktığını söylemiş röportajda ama kendi dileğinin ana kahramanının ülkesine dönmesi olduğunu da belirtmiş. Filmi izlerseniz karar verirsiniz sizin için nasıl bir son olacağına ama benim sonumda da kadın ülkesine dönüyor ama sadece ülkesine. Kesinlikle kendisini genç öğrencisiyle aldatmış olan eski kocasına dönmüyor kişisel sonumda. Burada bir acı durum saptaması da yapalım. Hiç farketmiyor, Türk ya da Macar, erkeklerin hepsi düz mantıkta yani “ben istediğim gibi yaparım, aldatırım, terk ederim ama karım asla yapamaz” mantığında tüm erkekler. Kocasının kendisini daha genç öğrencisi için terk etmesiyle, her şeyden kaçıp kurtulmak isteyen bir kadının İstanbul’a, kendisine her anlamda yabancı bir ülkeye ulaşması, filmi 1001 gece masalı tadına dönüştürmüş. Yönetmenin tüm İstanbul görüntülerini sevdim filmde, Johanna ter Steege ve Yavuz Bingöl’ü de oldukça başarılı buldum rollerinde.
İçinden naif bir İstanbul geçen bir film olmuş Isztambul . (Meraklısına küçük notlar: Güzeller güzeli İstanbul’umuzun adının verildiği ilk yabancı filmlerden biri, Joseph Pevney’in 1957 yapımı Istanbul filmidir. Mutluluğun kapısı olan kentimizin adının verildiği bir diğer film de Marc Didden’in 1985 yapımı Istanbul filmidir.)