25 Mart 2008 Salı

Onibaba

En iyi korku filmlerinden biri olan The Exorcist / Şeytan fiminin yönetmeni William Friedkin 1964 yapımı Japon Kaneto Shindô'nun yazıp yönettiği Onibaba filmi için "gördüğüm en korkunç film" demiş.

Onibaba ile bir kült film yaratmış Kaneto Shindô. Bu arada Onibaba Japonca "şeytan kadın" anlamını taşımaktadır. 3 karakter var filmde. Yaşlı bir kadın, yaşlı kadının gelini ve asker kaçağı komşuları. 14.yüzyıl klan savaşlarının egemen olduğu bir dönemde geçmektedir film. Açlık ve kıtlığın hüküm sürdüğü savaş yıllarında, köylüler tarım yapamamakta ve karınlarını buldukları başka yöntemlerle ancak doyurabilmektedir. Yaşlı Japon kadın ve gelini de dere kenarında bir kulübede sürdükleri yaşamlarını çevreden geçen samurayları öldürüp kılıçlarını ve kıyafetlerini bir kaç torba pirinç, darı ile değiştirerek güçlükle sürdürmektedirler. İşte insanın korkunç yönü ! Hayatta kalabilmek için öldürmek. Açlıkla terbiye edilmek insanın başına gelebilecek en korkunç durum kanımca.
Karnını doyurup hayatta kaldıktan sonra insanın tatmin etmesi gereken ikinci içgüdü gündeme geliyor ki bu da cinsel yönden tatmin edilme arzusu. Asker kaçağı komşu erkek genç gelinin peşinden ayrılmıyor ve zaten kocan öldü diyerek sürekli olarak onu taciz ediyor. Karşı koyamayan gelin ile komşu arasında salt cinsellliğin tatmin edildiği bir ilişki başlıyor. Yaşamını sürdürmek için genç birinin yardımına ihtiyacı olan yaşlı kadın, gelini ile komşu arasındaki bu çekimde elbette çok rahatsız oluyor. (Çünkü gelini olmadan başkalarını öldürmeye gücü yetmeyecektir ve dolayısı ile karnını doyuramayacaktır.) Yaşlı kadın dini ögeleri kullanarak gelinini eğer bu şekilde komşu ile ilişkisine devam ederse ve kendisini bırakıp giderse cehennemde yanacağı yönünde sürekli korkutacaktır. Ayrıca mistik canavar/şeytan öyküleri anlatıp üstelik bu öyküyü ürkütücü bir maskeyi kafasına geçirerek somutlaştırıp kendince gelinini komşu ile geliştirdiği ilişkiden engellemeye de çalışacaktır.

Kaneto Shindô insanın içgüdüleri üzerinden siyah beyaz görkemli bir nevi "Gulyabani" öyküsü anlatmış. Sazlar ve sazlar arasında yer alan çukur ise gerilimi doruğa çıkarmakta gerçekten çok iyi kullanılmış. Sazlar sallanır rüzgarla...