22 Aralık 2015 Salı

Sokout

İranlı yönetmen Muhsin (Mohsen) Makhmalbaf, yazıp yönettiği ve Tacikistan'da çektiği 1998 yapımı Sokout / The Silence / Sükut (Sessizlik) filminde, gözleri görmeyen 10 yaşındaki Tacik Hurşid (Khorshid)'in öyküsünü anlatıyor. Farsça adının anlamı güneş demek olan Hurşid seslere oldukça duyarlı ve de müziğe karşı büyük bir tutkusu var. Keskin işitme duyusu sayesinde de müzik enstrümanları satan bir dükkanda akortçu olarak çalışıyor. Hurşid'in babası Rusya'ya gitmiş, annesi ise evi geçindirmek için balıkçılık yapmakta. Evlerinin kirasını Hurşid'in kazandığı parayla ödeyebiliyorlar. Evet, karşımızda 10 yaşında üstelik gözleri görmeyen bir küçük çocuk var. Annesiyle beraber hayatlarını sürdürebilmeleri için maalesef çocukluğunu bir kenara bırakıp çalışmak zorunda.
Her gün bir kız arkadaşının yardımıyla otobüsle işine gidip gelen Hurşid bir yerde bir müzik başlayınca o an yaptığı işi unutuyor ve adeta müzikle bütünleşiyor. Müziğin kaynağı sabit değilse O da müziğin peşinden gidiyor. Yine günlerden bir gün işe giderken, aşk öyküleri seslendiren gezgin bir müzisyenin çaldıklarına hayran kalıp, O'nu takip etmeye çalışıyor ama kaybolur. Sürekli geç kalmasından usanan patronu da Hurşid'i işten kovar. Ancak ev kirasını ödeyemeyecekleri için evden atılma tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Hem patronunun hem de annesinin baskısıyla zaten seslere karşı duyarlı olan Hurşid birdenbire etrafındaki en küçük tınıya bile dikkat kesilir. Eşyalarını dışarıya atan ev sahibinin kapıyı kilitleme sesi Hurşid'in beyninde son noktayı koyar ve bu kilit vuruşu birden Beethoven'ın Beşinci Senfonisi'nin açılış notalarına dönüşür. Hurşid bu notalarla zihninde her gün karşılaştığı sesleri birbirine harmanlar, Kapalıçarşı'daki bakırcıların arasından geçerken bakırcıların her vuruşu bir ritme dönüşür ve Kapalıçarşı'nın ortasından zihninde bakırcıların vuruşlarıyla Beethoven'ın Beşinci Senfonisi'ni çalan Hurşid'in görüntüleriyle film sonlanır...

Muhsin (Mohsen) Makhmalbaf, Hurşid'in ve annesinin hayatında evden atıldıktan sonra ne olduğu konusunu tamamen izleyicisinin yorumuna bırakmış filminde. İyi de etmiş. Beşinci Senfoni'nin ezgileriyle bir anda siz de müziğin sizi yönlendirdiği bir yolculuğa çıkıyorsunuz ve açıkçası çalışmak zorunda kalan, yoksul ve yoksun bu küçük çocuğun hayal alemine siz de dalıveriyorsunuz.