1933’ten 1946’ya dek sahnelenen operet tekrar 1958 ve 1962’de sahneye konulmuş ve 1985’ten beri de aralıksız 27 yıl sahnelenmiştir. 2011’in Ocak ayında emekli olan (olmak zorunda olan?) Zihni Göktay’ın ardından yeniden sahneye konulacak mı konulmayacak mı tartışmaları arasında ılık Haziran akşamında Açıkhava sahnesinde seyirciyle buluşması çok ama çok güzeldi ! Yerli yerinde pek çok sahnede güncel dokunmalar ile izledik küçük hırsızlıklarla geçinip giden Rıza (Zihni Göktay) ile Fıstık (Savaş Barutçu)'ın girdikleri zengin köşkteki maskeli baloda yaşadıkları macereları ve tüm Açıkhava izleyicileri istisnasız tempo tuttuk Lüküs Hayat şarkısına…
Lüküs Hayat
şişli'de bir apartıman
yoksa eğer halin yaman
nikel-kübik mobilyalar,
duvarda yağlı boyalar
iki tane otomobil
biri açık, biri değil
aşçı, uşak, hizmetçiler
dolu mutfak, dolu kiler
hanım gider, sen gidersin
gündüzleri çaydan çaya
gece olur, davetlisin
ya ‘dine’ye ya baloya
hey
lüküs hayat, lüküs hayat
bak keyfine yan gel de yat
ne güzel şey
oh ne rahat
yoktur eşin lüküs hayat
yaz gelince adadasın
mayo giymiş kumlardasın
etrafında güzel kızlar
canın çeker, burnun sızlar
hanım motorla dolaşır
hanım serbest, kim karışır
takarsın şeyleri bazı
dünya böyle sen ol razı
sen de kendi hesabına
topla akşam etrafına
sarıları, esmerleri
kır şampanya kadehleri
hey
lüküs hayat, lüküs hayat
bak keyfine yan gel de yat
ne güzel şey,
oh ne rahat
yoktur eşin lüküs hayat
Operet ile ilgili bir küçük notu da aktarayım; Lüküs Hayat / The Luxurious Life 1950 yılında Ömer Lütfi Akad tarafından da beyazperdeye aktarılmıştır.
Bu kadar hoş bir gecenin ardından yazmayayım dedim ama hayır yazacağım: Açıkhava sahnesinde ne amaçla çekirdek satışı yapılıyor anlamıyorum ve de öncelikle işletmecilerini, hemen ardından da çekirdek alıp çıt çıt yiyebilenleri bu tutumlarından dolayı kınıyorum !