9 Eylül 2013 Pazartesi

Utomlyonnye Solntsem

Rus yönetmen Nikita Mikhalkov, 1994 yapımı Utomlyonnye solntsem (Утомленные солнцем) / Burnt by the Sun / Güneş Yanığı filminde izleyiciyi alıp 1936 yılının yazına götürür. Stalin döneminin Sovyetler Birliği’nde devrim kahramanı General Kotov, genç eşi Marusya ve 6 yaşındaki kızı Nadya’nın, Marusya’nın ailesinin yazlık evinde geçirilen bir tek günün öyküsünü izleriz Utomlyonnye solntsem filminde. General Kotov’u yönetmenin kendisi, kızı Nadya’yı ise gerçek hayataki kızı canlandırmaktadır. Herkesin gıptayla baktığı General Kotov, karısının ailesiyle neşe içinde vakit geçirirken, karısının eski aşığı Mitya’nın aniden ortaya çıkmasıyla herşey değişecek, filmdeki tüm ana kahramanların hayatları bir daha eskisi gibi olmayacaktır.
Nikita Mikhalkov, Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü ve en iyi yabancı film Oscar’ını alan filminin devam bölümlerini 2010 ve 2011 yıllarında çekerek üçlemesini tamamlamıştır. Üç film arasında en naif olan ilk film Devrim’in kendi evlatlarını yemesini anlatırken, ikinci ve üçüncü filmler aslında Birinci filmin sonunda yazıyla izleyiciye aktarılan “Son”’un asıl son olmadığını, 1941 ve 1943 yılları arasında bir ileri bir geri giderek aslında nelerin olup bittiğinin aktarılması. İlk filmin sinefillerin arşivlerinde mutlaka olması gerektiğini düşünüyorum. Elbette ilk filmi izledikten sonra ikinci ve üçüncü bölümleri de izliyorsunuz öncelikle meraktan dolayı ancak rahatlıkla söyleyebilirim ki pek bir şey kaybetmezsiniz izleyemezseniz.
Filmden çok fazla ipucu vermemek adına kendimi zorlayarak bahsetmeyeceğim ama General Kotov ve kızı Nadya’nın bütün aile nehir kıyısına indiklerinde küçük bir kayığa binerek tüm kalabalıktan uzaklaştıkları sahneler ve bu sahnelerde ikisi arasında geçen konuşmalar, sadece filmin kahramaranlarında değil, izleyicilerde de derin etkiler bırakıyor. General Kotov minik kızının ayaklarına bakıp; “bu ne güzel ayaklar böyle” diyor, “ bir de benimkilere bak, kaya gibi sert ve kaba..” Nadya babası çok yürüdüğü, çok koştuğu için ayaklarının böyle olduğunu düşünüyor, General Kotov kızına ayaklarının hep böyle güzel ve yumuşak kalacağını söylüyor ve ekliyor “Çünkü bir yerden başka bir yere gitmek için bir sürü araba, uçak, tramvay, otobüs ve metro olacak. Yollar çok güzel ve dümdüz, ayakkabılar çok rahat, çoraplar çok yumuşak olacak.” Neden diye merakla bakan kızına da açıklıyor hemen “ Çünkü biz Sovyet gücünü bunlar olsun diye oluşturuyoruz, böylece, bütün hayatları boyunca insanlar seninki gibi ayaklara sahip olabilecekler. Kaçmak zorunda kalmadan koşmak için. Bu yoldan ayrılma ve bu yolda (devrim yolunda) doğru dürüst yürü.” Ekim Devrimi için canla başla savaşmış, devrime gönülden inanan ve devrimin herşeyi çok daha güzelleştireceğini düşünen General Kotov’un gerçeklerle yüzyüze gelmesi bu sahnelerden çok kısa bir süre sonra gerçekleşir. Mitya’nın gelişiyle birlikte yazlık evde geçirilen o tek günün sonunda Kotov’un, Marusya’nın ve Nadya’nın hayatları kökten değişir. "Geriye bir tuhaf sızı kalır..."
Filmin/filmlerin tema müziği için şu girdime tıklayabilirsiniz: Utomlyonnye solntsem