3 Haziran 2008 Salı

On Emir'in ilk üçü, Tanrı'nın insan ile olan ilişkilerindeki varlığını, tekliğini ve gücünü ortaya koyan mutlaklıkla ilintilidir. Kieślowski sanırım Dekalog İki ve Dekalog Üç'te bu kesin yargıları bir tarafta tutarken bizi çağdaş insanın ahlâkî çelişkilerine, ikilemlerine doğru çekmektedir.

Dekalog Üç: "Şabat Günü'ne saygı göstereceksin !" emrinden yola çıkarak bir Noel akşamında bizi yalnız bir kadının yalanlarına odaklar.

Kadın evli olan eski sevgilisini kilisede ailesi ile birlikte katıldığı törenden evine kadar izler ve evde adamın çocuklarını sevindirmek için Noel Baba kılığında armağan dağıtışını gözetler. Adam ailesi ile birlikte mutlu bir Noel akşamı geçirmektedir, kadın ise yapayalnızdır. Bu kutsal geceyi eski sevgilisi ile birlikte geçirebilmek uğruna adamın karşısına çıkıp kendi hayatıyla ilgili bir yalan söyler. Sözde birlikte yaşadığı adam kaybolmuştur. Adam, karısına arabasının çalındığı gerekçesini öne sürerek kadınla buluşur. İkisi birlikte, Noel gecesi boyunca bu yalanın peşinde boş yollardan hastahanelere, sığınma evlerinden morga sürüklenip dururlar ve aslında var olmayan bir adamı aramaya koyulurlar. Gece nasıl sona erecektir ? Adam ailesine dönecektir, kadın ise hüzünlü yalnızlığına...

Yalnızlık acıtır ama yine de güzeldir.


****************

Dekalog İki: "Tanrı'nın ismini boş yere ağzına almayacaksın !" diyen ikinci emirle ilgilidir.

Dekalog İki'de ağır hasta bir genç adamın karısının ikilemine tanık oluruz. Senfoni orkestrasında keman çalan genç kadın, kocası ölümcül bir hastalıkla karşı karşıya hastahanede yatarken, aynı ölçüde sevdiği bir başka adamdan hamile kaldığını öğrenmiştir. Şimdi ne yapmalıdır? Aynı zamanda toplu konutlarda yer alan dairesine komşu olan yaşlı doktordan, ne yapması gerektiği konusunda, tıbbi bir yanıt bulmaya çalışır. Kocası ölecek midir ? Eğer kocası yaşayacaksa bebeğini doğuramayacaktır ama hamileliği bebek sahibi olması için son şansıdır. Doktor tıp biliminin pozitivist mantığının ötesinde derin bir hayat deneyimine sahiptir. Üstelik geçmişte savaş zamanında ailesini kaybetmiş ve halen sevdiklerini kaybettiği zamana dönerek bilinemezliğin önünü kesememenin verdiği çaresizliği sorgulamaktadır. Kocasının durumu hakkında kadına kesin kanıtlar sunmaz ama kararı konusunda kadına sahip olduğunu ve sahip olacağını koruması yolunda da hoş bir yönlendirme yapar.

Kararsızlık, belirsizlik en zorudur. Verilen karar yanlış bile olsa kararsızlıktan iyidir.