Jean-Luc Godard'ın Berlin Film Festival'inden "Altın Ayı" ile dönen, 1965 yapımı Alphaville, une étrange aventure de Lemmy Caution / Alfakent, Lemmy Caution'un Tuhaf Bir Macerası filmi siyah beyaz bir bilim-kurgu. Figaro - Pravda gazetesinden beyaz trençkotlu, Ivan Johnson takma adlı 003 kod numaralı ajan Lemmy Caution'un Ford Mustang'ıyla Dışülke'den Alpha60 isimli büyük bir bilgisayarın hükmettiği Alfakent'e gelişiyle başlar film. Lemmy Caution'un hedefi Leonard Nosferatu (ki Alfakent'te Profesör Von Braun olarak tanınmaktadır) tarafından yaratılan kentin hakimi Alpha60'ı yok etmektir. Bu noktada Jean-Luc Godard’ın Profesör Von Braun olarak aslında Almanya’nın 2. Dünya Savaşı roket uzmanı bilimadamı Wernher Von Braun’a bir gönderme yaptığını gözlemleriz. Wernher Von Braun 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri(ABD)'nin projeleri için çalışmış ve NASA (National Aeronautics and Space Administration / Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi)'nin başına geçmiş bir bilim adamı.
Alphaville filminde dönemin bilimkurgu karakterlerine de göndermeler yapılmıştır. Lemmy Caution ya da takma ismiyle Ivan Johnson Alfakent'te oteline yerleştikten sonra son selefi Henri Dickson ile buluştuğunda ona Dick Tracy ve Guy Leclair’in (orijinal adı Flash Gordon, bizde Baytekin diye bilinir) durumlarını sorup, öldüklerini öğrendiği sahneler gibi. Ayrıca Henri Dickson'ın ölmeden önce Lemmy Caution’a Capitale de la Douleur / Acının Başkenti isimli bir kitap verdiğini görürüz. Fransız gerçeküstücülerden Paul Éluard (ki sevdiğim şairlerden birisidir kendisi) tarafından yazılmış olan bu kitap 1926'ta yayınlanmıştır. Alfakent'te yasaklanmış bir duygu/olgu olan aşk üzerine şiirler ve makalelerden oluşmaktadır. (Bu kitapta yer alan pek çok kavram Jean-Luc Godard'ın filminin senaryosunu oluşturmasında çok önemli bir rol oynamış.)
Filmin yaklaşık yirminci dakikasında bir başka gönderme de Galata Köprüsü'ne yapılmıştır. "Red Star" otelinin bulunduğu yeri tarif ederken Galata Köprüsü'nün adı geçmektedir.
Acının Başkenti
Gözlerinin eğrisi dolanıyor yüreğimi,
Bir raks bir dinginlik çemberi
Zamanın aylası, gece beşiği ve güvenli,
Ve eğer hiçbir şey kalmadıysa aklımda yaşadığımdan
Gözlerinin her zaman görmediğindendir beni.
Yaprakları günün ve pembe şarabın köpüğü,
Rüzgârın sazları, kokulu gülücükler
Işık dünyasını saran kanatlar,
Gökyüzü ve deniz yüklü gemiler,
Gürültü avcıları ve renk kaynakları.
Tanların kuluçka yatağından doğan kokular
Yıldızların samanı üzerinde yatan
Saflığa bağımlı gün gibi tıpkı
Dünya da bağımlıdır senin tertemiz gözlerine
Ve akar bütün kanım bakışlarında senin.
Paul Éluard
Çeviri: Özdemir İnce
Filmin, adından ötürü, Alphaville'in bana 80'lerin ve 90 başlarının grubu Alphaville'i de çağrıştırması doğal! Yer yer gerçeküstücü olarak değerlendirilebilecek sahneleri ve diyalogları ile, "Film Noir" ile bilim-kurgu arası bir tuhaf fantastik ve kült bir yapıt bu film...