25 Haziran 2009 Perşembe

Katlanabilmek veya katlanamamak! Salo ya da Sodom'un 120 günü

Salo ya da Sodom'un 120 GünüPier Paolo Pasolini'nin Marquis de Sade'nin Les 120 Journées de Sodome (The 120 Days of Sodom) romanından uyarlayarak sinemaya aktardığı, insanı şaşırtan, yerle bir eden sahnelere sahip, sansürlenmiş, İtalya dahil pek çok ülkede yasaklanmış, izlenmesi çok zor bir film olan 1975 yapımı Salò o le 120 giornate di Sodoma / Salo ya da Sodom'un 120 Günü filmini ilk kez 1992 yılında İstanbul Film Festivali kapsamında izlemiştim. Neden bilmiyorum 'paso' Pasolini filmlerini seçmiştim o yıl ve açıkçası çok da fazla bir ilgim yoktu yönetmen Pasolini'ye İstanbul Film Festivali'ne filmleri gelene dek. Elbette dayanamadığım noktalardan biridir "katlanamadığını yok et" mottosu ki Pier Paolo Pasolini son filmi Salo daha gösterime girmeden öldürülüvermişti katlanılamadığı için! Pier Paolo Pasolini 2 Kasım 1975'de acımasız bir şekilde yok edildi, son filmi Salo Paris Film Festivali'nde 22 Kasım 1975 tarihinde gösterilmişti.
Dün gece sevgili(m) kocamla arşivimizden izlemek üzere film kararlaştırırken birden Salo'yu izlesek dedim. Arşivimize Salo ya da Sodom'un 120 Günü filminin DVD'sinin katılması çok yeni değil ama tekrar izleyememiştim bir türlü sıra gelmediğinden. Çok net anımsadığım bir husus var Salo ile ilgili; İstanbul Film Festivali kapsamında izlediğim sinemada pek çok izleyici salonu terk etmişti.
Salo ya da Sodom'un 120 Günü inandığınız bütün ahlaki kaygıları yıkan bir film! Kısaca belirtmek gerekirse, film 1944 yılında Nazi Almanya'sının kontrolünde Kuzey İtalya'da kurulmuş kısa ömürlü bir kukla devlet olan Faşist Salo Cumhuriyeti'nde geçer. Şehrin ileri gelen dört seçkini (dük, piskopos, sulh hakimi ve başkan) 9 genç kız ile 9 genç erkeği bir malikaneye kapatırlar ve beraberlerindeki 4 yaşlı fahişe ile birlikte zorla alıkoydukları bu 18 gence her türlü (fiziksel, ruhsal, cinsel...) işkenceyi uygularlar. Salo ya da Sodom'un 120 Günü filminde iktidar gücünün nasıl kontrolsüz kullanılabileceğine had safhada tanık oluyorsunuz, bunun ötesinde fazlasıyla da rahatsız oluyorsunuz. 17 yıl sonra tekrar izlerken mide bulantıları eşliğinde, içim burkularak, yer yer gözlerimi kapatarak katlanabildim yine bazı sahnelere. Pek çok ülkede gösterimi yasaklanmış olan bu film başlıbaşına bir ağıt bence, düzen adı altındaki herşeye!!!


(Bu arada, 1992 yılının İstanbul Film Festivali'nde Salò o le 120 giornate di Sodoma / Salo ya da Sodom'un 120 Günü dışında izlediğim diğer Pasolini filmleri Il Decameron / Dekameron; Porcile / Domuz Ahırı; I racconti di Canterbury / Canterbury Öyküleri; Il vangelo secondo Matteo / Aziz Matyas'a Göre İncil ; Il fiore delle mille e una notte/ 1001 Gece Masalları 'dır.)

Pier Paolo Pasolini