Derviş Zaim'in 1996 yapımı Tabutta Rövaşata / Somersault in a Coffin filmi Rumelihisarı çevresinde yaşayan Mahsun Süpertitiz'in hüzünlü öyküsüdür. İşsizdir, evsizdir, mahzundur Mahsun. Arada sırada Reis'in teknesinde balığa çıkar, 'Güzel Marmara'yı şişeden hakkını vererek içer, inşaatlarda yatar, araba, itfaiye arabası, otobüs ne rastgelirse çalar ama sadece ısınmak için çaldığı araçlarla gece boyu dolaşır, sonra araçları (ç)aldığı yere bırakır. Polisler eninde sonunda yakalar ve her defasında bir güzel döverler Mahsun'u. Herkes bıkmıştır, herkes sıkılmıştır Mahsun'dan; polisler, hakimler, psikologlar. O iflah olmamıştır, olmaya da hiç niyeti yoktur. Arkadaşı Sarı'yı unutmaz, kahvede kazandığı ilk parayla arkadaşına mezarında 'Güzel Marmara' ikram eder. Rumelihisarı'na tavuskuşlarının geldiğini duyunca kaçırır birini ve İstanbul sokaklarında kucağında tavuskuşu dolaşır tüm gece... Kahvede sürekli gördüğü eroinman kıza aşık olur. Bu platonik aşk mahzun Mahsun'u iyice çıkmaza sokar. Fonda BabaZula'nın Esrar'ı çalar. Tüm filme sinmiş mavilikler kâh Boğaz'ın sularında kâh tavuskuşunun kanatlarında sizi kucaklar. Has filmdir Derviş Zaim'in Tabutta Rövaşata'sı. Tekrar tekrar izlenir. Ahmet Uğurlu (Mahsun Süpertitiz) ve Tuncel Kurtiz (Reis) rollerinde muhteşemdir.
Film biter ve elbette sorulur: Sahi, hiç tabutta rövaşata yapılabilir mi?