Bazı filmler izlenmeyi bekler. İzlenme zamanları bir türlü gelmeyecekmiş gibi görünür ama sonunda izlenirler. Jim Jarmusch'un 1995 yapımı Dead Man filmi izlenmesi için zamanının gelmesi gereken filmlerdendi benim için. Bir "Amerikalı" olup da bu kadar "Amerikan karşıtı" filmler çekiyor olması ile Jim Jarmusch hayran olduğum yönetmenlerden biri. Dead Man filmini izledikten sonra arşivimizdeki Jim Jarmusch filmleri ansızın belleğime takılı kaldılar bir süre. Farkına vardığım nokta şu; arşivimizde yer alan bazı Jim Jarmusch filmlerini (Stranger Than Paradise, Permanent Vacation, Mystery Train, Down by Law, Night on Earth) bir çırpıda izleyip, kısa kısa izlenimlerle değinmişim Ay'da İzlenimler'de. Bazı Jarmusch filmlerini (Coffee and Cigarettes ve Broken Flowers) ise izleyip henüz günceme konuk etmemişim.
Bu kadar kişisel Jim Jarmusch filmleri bilgisinden sonra "Dead Man" filminde beni en çok etkileyenin ne olduğunu sorgulamak istiyorum. Bu kara gülmece filminde sanırım en çok Jim Jarmusch'un "Beyaz Adam"ın yaptıklarına (halt ettiklerine mi demek daha yerinde olur ?) gayet serinkanlı bir biçimde dokunduruyor olmasından keyif aldım. Kapitalist, acımasız "Beyaz Adam" gelir ve geldiği her yeri uygarlaştırır ! Gereksinim duymadığı halde öldürür. Tıpkı filmde korumasız yavru ceylanı vurduğu gibi. Amaç salt barbarlıktır. "Dead Man", "Beyaz Adam"ın barbarlığı ve Kızılderili inançları arasında sıkışıp kalmıştır. Şaman "Nobody"nin ne dediğini anlamadığını söyleyip dursa da "Dead Man" William Blake içsel yolculuğunda başarıya ulaşıyor ve bence ayırdına varıyor "Beyaz Adam"ın barbarlığının, acımasızlığının, içler acısı halinin.