Yönetmenlerinin İtalyan olmasından başka ortak bir noktaları yok ama her ikisi de anne-oğul ilişkisine dayandığından aynı gün ``AY'dan İzlenimler´´'e konuk oluyor Mamma Roma ve La Luna filmleri.Pier Paolo Pasolini'nin 1962 yapımı siyah beyaz Mamma Roma filmde kendi çevresinde saygın sayılabilecek geçkince bir fahişenin ismi. Oğlu için herşeyi yapmaya hazır Mamma Roma. Oğluyla birlikte Roma'da yeni bir hayata başlamak isteyen Mamma Roma geçmişini geride bırakmaya çabalamasına çabalıyor ama eski pezevengi bir türlü yakasını bırakmayınca ve oğlu Ettore annesinin bir fahişe olduğunu öğrenince olanlar oluyor.
Konu bir dönemin dramatik Türk filmleri gibi, bize çok yabancı değil. Pasolini'nin farklılığı diyaloglarda. Filmin başındaki düğün sahnesinden başlayarak faşist İtalya, Mussolini yerden yere vuruluyor. Mamma Roma (Anna Magnani bu rolde) eski sevgilisi ve pezevengi Carmine'nin düğün yemeğine insanlar gibi giydirilmiş üç domuzla katılıyor. Carmine'ye resmen domuzsun diyor; "pisliğin tekisin ama yine de şirin ! " (domuzları (!) ne kadar şirin buluyorsanız artık.). Fahişe Mamma Roma, pezevenk Carmine ve yeni gelin Clementina geçmiş öykülerini tıpkı "aşık" atışması gibi melodilerle aktarıyorlar. Film oldukça iğneleyici bu düğün yemeği sahnesiyle başlıyor. Elbette film akarken her zaman sığınılan kilise de Pasolini'nin hışmından nasibini alıyor. Oğlunun daha iyi bir hayatı olsun diye her türlü fedakarlığa katlanan Mamma Roma oğlunu kaybedince hüzün ve öfke dolu gözlerle pencereden Roma'ya bakıyor. Kilisenin parıldayan kubbesiyle sanki Pasolini "Roma'da yeni bir şey yok!" der gibi. Hayat maalesef bazı kesimler için geldiği gibi gidiyor, bitiyor.
1979 yapımı La Luna / Ay filminde opera sanatçısı anne Caterina (Jill Clayburgh canlandırıyor) ile ergenlik çağındaki oğlu Joe'nun öyküsünü aktarır Bernardo Bertolucci. Eşinin ani ölümünün ardından Amerika'dan ayrılarak oğluyla birlikte İtalya'ya dönen Caterina opera kariyerine devam ederken, oğlu hem taşındıkları bu yeni ülkede içine düştüğü yalnızlıktan hem de edindiği İtalyan arkadaşlarının etkisiyle zararlı alışkanlıklar ediniyor. Anne oğlunun eroin bağımlısı olduğunu keşfedince ilişkilerinin boyutu değişiyor ve aralarında enseste doğru bir tensel yakınlık oluşuyor. Ön planda ana öykü bu ama diğer yandan aslında Joe'nun babasının bir İtalyan olduğunu, seneler önce annesine düşkün olan bu adamı Caterina'nın terk ettiğini öğreniyoruz. Joe gerçeği öğrenip, babasını görmeye gittiğinde yaşananlar ve filmin sonlarında üçlü arasındaki gelişmeler de çok etkileyici. Seneler önce sinemada izlediğim La Luna filmini yakın zamanda tekrar DVD'den izlediğimde beni yine rahatsız ettiğini hissettim.
İki farklı anne, iki farklı oğul... Her iki yönetmenin de toplumun değerleri üzerine ne kadar ileri gidilebileceği konusunda arşivimizden iki ayrı kayda değer film.