25 Ocak 2013 Cuma

Le Bonheur

Agnés Varda ’nın 1965 yapımı Le Bonheur / Happiness / Mutluluk filminin açılış ve kapanış kareleri birbirinin aynısıymış hissini veriyor. Üstteki başlangıç karesinde, biri kız, biri erkek iki çocuklu, mutlu çekirdek aile bir Pazar günü pikniğinde, her şey bir tablonun güzelliğinde yansıyor ekrana, üstelik günebakanlar ayrı bir güzellik katıyor mutlu ailenin mutluluğuna ! Alttaki karede ise sanki başlangıçtaki çekirdek aile bu kez bir Pazar günü pikniğinin dönüşünde. Görünüşte her şey aynı gibi ama çok önemli bir fark var her iki karede: Farklılık kadınlarda.

François rolünü Jean-Claude Drouot canlandırıyor filmde ve gerçek hayatındaki karısı ile 2 çocuğu filmdeki ailesini canlandırmış. Çekirdek ailenin hayatı çok mutlu görünüyor, adam karısına, karısı adama aşık, çok güzel iki çocuk, uzun kır gezileri, doğayla barışık bir yaşam. Marangoz olan François işinde çok usta görünüyor, karısı Thérèse ise hayli becerikli bir terzi. Mutlu mesut ailenin hayatı François’in bir şehir dışı işinde postahanede çalışan kızla göz göze gelmesiyle değişiveriyor !
Filmi izleyeli kaç gün oldu, halen aklımı kucalayıp duruyor bu kadar mutlu görünen bir erkek nasıl olur da bir başka kadından hoşlanır ve her iki kadını da aynı derecede sevdiğini iddia edip, karısına bu durumu anlatıp, karısı kendisinden ne şekilde davranmasını isterse o şekilde davranacağını söyler???!!! Filmin ekstralarında da izlediğimiz üzere, film vizyona girdiği zamanda da çok şaşkınlık yaratmış izleyenler üzerinde. Kendimi zorlayarak film ve filmin sonuyla ilgili daha fazla yazmamaya çalışacağım ama biliniz ki filmin sonu da çok şaşırtmış her izleyeni.
Hemen belirtmek istiyorum, filmin ekstraları film kadar güzel. Özellikle ana karakter Jean-Claude Drout’un filmin çekildiği sokaklarda, marangozhanede, kafelerde filmin çekildiği zamandaki tanıklarla yıllar sonra yapmış olduğu konuşmalar çok hoş. Elbette filmin iki kadınının yani Claire Drouot (ki esas oğlanın hem filmdeki hem de gerçek hayattaki karısı kendisi) ve Marie-France Boyer ile yapılan söyleşiler de çok hoş olmuş. Filmde François’in karısı Thérèse‘e evlilikleri ile ilgili yaptığı elma bahçesi benzetmesi Claire ile aralarında hep değinilen bir konu olmuş uzun soluklu, gerçek hayatlarındaki evliliklerinde. Der ki zavallı François (kimse kusura bakmasın, benim için bu tip bir karakter sadece zavallıdır !) “Sen, ben ve çocuklar, dört tarafı çevrili bir alanda, elma bahçesi gibiyiz. Sonra ben bahçenin dışında ama bizimle birlikte çiçek açan başka bir elma ağacını fark ediyorum.” Bir de utanmadan ekliyor François; “Daha çok çiçek, daha fazla elmanın oluşması anlamına geliyor, anlıyorsun ya!” Davranışlarını bir türlü anlamlandıramadığım François karakteri bu diyalog sonrasında giderek daha da itici oldu benim için. Hiç duraksamadan Le Bonheur / Happiness / Mutluluk filminin beni giderek mutsuzluk boyutlarına taşıyıp durduğunu söyleyebilirim bu noktada!
Son olarak, Agnés Varda ’nın gördüğüm en hoş renklere, tablo gibi sahnelere sahip Le Bonheur / Happiness / Mutluluk filmini, "Yeni Dalga" akımının kurucularından olan sinema kuramcısı André Bazin'e adamış olduğunu belirterek, filminin içinden Jean Renoir’in Le déjeuner sur l'herbe / Picnic on the Grass / Kırda Piknik filmini de geçirmiş olduğunu söyleyip noktalıyorum günce notlarımı.
Hoş bir sahne; piknikten dönmüş olan mutlu adam François kardeşinin evinde ve TV ekranında piknikli film Le déjeuner sur l'herbe oynamakta.
Bu kadar "mutluluk" üzerine, Louis Aragon'un dizeleri bir daha kolay kolay çıkmayacak aklımdan!
Hüzünlüdür gözleri hep, mutluluktan söz edenin.