19 Ağustos 2014 Salı

Buda as sharm foru rikht

Makhmalbaf Ailesi, İran sineması denilince akla ilk gelen isimlerdendir. İranlı yönetmen, senarist, film editörü ve yapımcısı olan baba Muhsin Makhmalbaf'ın eşi Marziye, kızları Samira ve Hana ile oğlu Maysam, kısaca tüm aile sinemayla yoğrulmuştur. Ablası ve ağabeyinden sonra, daha henüz 18 yaşındayken çektiği ilk uzun metrajlı filmi, 2007 yapımı Buda as sharm foru rikht / Buddha Collapsed Out of Shame / Utancından Yıkıldı Buda sayesinde tanıştığım Makhmalbaf Ailesi'nin en genç üyesi Hana Makhmalbaf, yürek burkan, oldukça etkileyici filmiyle kalbimi kazanıverdi bir solukta.
Orta Afganistan'da, Kabil'in 230 km kuzey batısında, Bamyan vadisinde bulunan sarp kayalıklara oyularak yapılmış devasa iki adet heykeldi Bamyan Budaları (tandis-ha-ye buda dar bamiyaan). Denizden 2.500 metre yüksekte bulunan, 6. yüzyılda inşaası tamamlanan bu heykeller, Taliban tarafından put oldukları ve putperestliğe ait oldukları gerekçesiyle 2001 yılında dinamitlenerek yok edildiler. Bizler de, tüm Dünya, izledik bir güzel bu heykellerin yıkılışını.
Hana Makhmalbaf’ın babası Muhsin Makhmalbaf’ın 2001 yapımı Kandahar filmini sanırım çoğunuz hatırlarsınız. Kandahar filminde, haber bültenlerinde sıklıkla dinlediğimiz, gözlemlediğimiz Afganistan’ın içinden daha gerçek insan öykülerine değinmişti Muhsin Makhmalbaf. O tarihte kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle demiş Muhsin Makhbalbaf: "Bence Afganistan'daki Buda heykellerini kimse yıkmadı, o heykeller insanlıktan utanç duyduğu için kendisi yıkıldı. Dünyanın Afganistan gerçeğine karşı gösterdiği duyarsızlıktan utandı ve daha fazla dayanamadı. Dünya’nın en büyük Buda heykelleriydiler ama milyonlarca insanı kurtarmak için büyüklüğün hiç bir işe yaramadığını gördüler."
Babasının bu metaforu küçük kızı Hana Makhmalbaf’ın 2007 yapımı filminin hem fikrini hem de adını oluşturmuş, annesi senaryosunu kotarmış ve filmin açılışını dinamitlenerek yok edilen bu heykellerin görüntüsü oluşturmuş. Şuradaki linkten ayrıntılı bir söyleşisine de ulaşabileceğiniz Hana Makhmalbaf, ortaya hazmetmesi çok kolay olmayan, yaklaşık 80 dakikada söylemek istediğinden çok daha fazlasını söyleyen muhteşem bir film çıkartmış. Komşu çocuğu Abbas’ı kıskanarak okula gitmek için çabalayan küçük kız Baktay ile Abbas’ın ve görüntüde oyunmış gibi olsa da hükmetmeye, kendilerinden olmayanı ezmeye yönelik programlanmış Taliban çocuklarının karıştığı müthiş öyküde Afganistan’ın başına gelenleri öylesine vurucu bir şekilde özetlemiş ki Hana Makhmalbaf, tek kelimeyle büyüleniyorsunuz. Abbas’ın “öl Baktay, ölürsen özgür bırakılırsın” çığlığı nasıl acıtan bir ironidir öyle ! Hakikaten oturduğunuz rahat koltuğunuzda, Baktay’ın, o küçücük kızın onurlu direnişini izlerken siz de utanıyorsunuz ekran karşısında. Elinizden tek gelebilen de bu!