14 Ağustos 2014 Perşembe

Verba volant, scripta manent !

Ali Özgentürk’ün yazıp yönettiği 1997 yapımı Mektup filmini izlerken nedense Michelangelo Antonioni'nin beklentilerim doğrultusunda sonuçlanmayan ama pek sevdiğim yalnızlık/yabancılaşma üçlemesinden herhangi bir filmini izliyormuş hissine kapıldım. Hatta, en kısa sürede yeniden mi izlesem diye düşünmedim değil sırasıyla L'Avventura / The Adventure / Serüven, La Notte / The Night / Gece ve son olarak favorim olan L'Eclisse / Eclipse / Tutulma filmlerini…
Mektup filmi, çok küçük yaşta annesiyle beraber Amerika'ya yerleşen nükleer mühendis Ragıp'ın (Tarık Akan canlandırıyor) İstanbul'a gelmesiyle başlıyor. Ragıp öldüğünü sandığı babasının hayatına dair izleri, kendisine yardımcı olan rehber bir kadınla beraber araştırıyor. Babasının aşık olduğu kadınlar, babasını tanıyan kumarhane sahipleri, mafya liderleri, yaşlı komünist arkadaşlarıyla konuşuyor. Her konuştuğu farklı ve tuhaf profiller çiziyor babasıyla ilgili. Ragıp, bir yandan da sürekli İstanbul’un kendisi için tehlikelerle dolu olduğunu düşünen annesi ve karısının Amerika’ya çabucak dönmesi için açtıkları baskıcı telefonlarla başetmeye çalışıyor.
Babasını arama/tanıma yolculuğunda Ragıp'ın yaşamını değiştiren iki vurucu olay birden oluyor. Önce kendisine yardımcı olan rehbere aşık oluyor Ragıp; akabindeyse babasının sahte bir cenaze töreni düzenlettirerek ortadan kaybolduğunu, aslında halen yaşadığını öğreniyor. Bir mafya liderinden babasının yıllar önce kendisine yazdığı mektubu edinerek bulmasına buluyor babasını lakin bu kez de babası Ragıp’ı tanımamakta ısrar ediyor. Ragıp’ın babasını bulma yolculuğu tüm hayatını değiştiren, aslında kendisini bulma/kaybetme yolculuğu olup çıkıyor… Filmin beklenmedik bir şekilde sonuçlandığını da belirteyim daha fazla açıklama yapmadan.
Mektup almak, mektup yazmak çok önemli. Farkındasınızdır, dijitaleştiğimizden beri bildiğimiz eski zamanlardaki gibi mektuplar falan yazılmıyor artık… Oysa "verba volant, scripta manent" :) Bu sebeple, bir babadan oğula yazılmış olan ve filme adını da veren mektubu olduğu gibi günceme konuk etmek istiyorum.
"Hayatımızın en güzel günleriydi ve ben yaşadım. Belki de bir gün yaşadım lafını bu denli kolaylıkla söyleyebilmek için bir su gibi hayatın içinden geçtim. Kölelik dönemlerini hala sürdüren köylerden, adına uygarlık deyip de birbirimizi pek güzel kandırdığımız şehirlerde, dostluklar,ihanetler ve kadın tuzakları arasından hızla ama çok hızla geçtim. Bütün bunların bir anlamı var mıydı senin için diye sorarsan, sana öfkeyle şu cevabı verebilirim: Olmaz olur mu? Burda üç kere yinelemek istiyorum: Oğul, oğul, oğul... Hiçbir yanlışın ve yenilginin hesabını acıyla sormadım kendime. Hep aklın ve zekanın ışığıyla aşmaya çalıştım zamanı. Bir baba, işte bu derece yalnız ve didakdiktir. Belki de sırf bu yüzden artık zamanımı doldurdum. Onuruyla öleceğine yakın ortadan kaybolan kedileri bilir misin? Öyle çok güldürür ki beni. Çok gülerim nedense işte. Belki ve şimdi kendime böyle gülmeliyim. Hiç değilse denemeliyim. Hayatımızın en güzel günleriydi. Ve ben yaşadım. Birgün, belki de hiç gelmeyecek bir gelecekte, hayatımız bize kim olduğumuzu söyleyecektir. Umarım hiç beklemediğin bir anda karşına çıkıp sana kim olduğunu söyleyecek olan hayat, aynı zamanda sana benim de kim olduğumu söyler..."

Filmin ana tema ve jenerik müzikleri Hasan Cihat Örter'e ait. Ayrıca, sevdiğim Tunuslu udi Anouar Brahem'in ‘‘Khomsa'' albümünden bazı parçalar da kullanılmış. Filmde rehber rolündeki Zişan Uğurlu aynı zamanda bir kulüpte şarkı da söylüyor. Aşağıdaki karelerde göreceğiniz üzere, Bülent Somay ve Ayşe Tütüncü ile Erkan Oğur'u da izlemek ayrıca hoştu... Filme konuk olan Erkan Oğur'un "Bir Sevda Şarkısı" çok dokunaklı...


Mektup filmiyle ilgili son notum yönetmenler arası güzel bir selamlaşmaya ilişkin olacak. Ali Özgentürk, 1996’da Bernardo Bertolucci’nin Stealing Beauty / Çalınmış Güzellik filmiyle kendisine gönderdiği selama, bir yıl sonra Mektup filminde hoş bir karşılık vermiş: Bir diyalogta; : “Babasına takmış bir film yönetmeni vardı. Kimdi ? Galiba Bertolucci.” cümleleriyle yer almış ünlü İtalyan yönetmen.