6 Şubat 2015 Cuma

Juha

Sevdiğim Fin yönetmen Aki Kaurismäki, sinema kariyerinde doksanlı yılları, ünlü Fin yazar Juhani Aho'nun aynı adlı romanından uyarladığı 1999 yapımı, siyah-beyaz Juha (Bu arada, İngilizce 'John' adının Fince karşılığıdır 'Juha' adı) filmini çekerek kapatır. Juhani Aho'nun 1911'de yazdığı ve 1700'lü yıllarda Kainuu topraklarında bir yerde geçen bu ünlü eseri hem iki kez operaya hem de Aki Kaurismäki'nin versiyonu dahil olmak üzere dört kez filme uyarlanmış. Kainuu topraklarında yaşayan bir adam ve genç karısı ile Karelia sınırından gelip karısını baştan çıkaran diğer adamın öyküsünü anlatan Juha romanı aslında rahatlıkla farklı zamanlara uyarlanabilecek klasik bir konuyu, "zamansız" bir aşk üçgenini anlatıyor: Farklı kültürlerden iki adam ve peşinde oldukları kadın!
Juha, ilk olarak Finlandiya doğumlu olup İsveç'e yerleşmiş olan yönetmen Mauritz Stiller tarafından 1920'de filme çekilmiş. Öykü tamamen İsveç ortamına uyarlanmış ve adı da Johan olmuş. Stiller filmini siyah-beyaz ve sessiz olarak çekmiş. 1937'de Juhani Aho'nun iki oğlu romanın uyarlaması için Fin yönetmen Nyrki Tapiovaara ile anlaşmışlar. İkinci uyarlama tamamen romanın doğrultusunda 18. yüzyılda geçen siyah-beyaz ve Fince sesli çekilmiş Juha'nın öyküsü olarak gerçekleştirilmiş. 1956'daki üçüncü Juha uyarlaması, T.J. Särkkä tarafından sesli ve ilk kez renkli olarak çekilmiş. Aki Kaurismäki'nin 1999'daki versiyonuna gelirsek, Kaurismäki öyküyü 1970'li yıllara taşımış ve romanı ilk filme çekildiği zamandaki gibi sessiz, siyah-beyaz olarak çekmiş. Bu arada hemen belirteyim, Aki Kaurismäki'nin filmini sessiz çekme sebebi, Shemeikka (yani şehirden gelen ve Juha'nın karısını baştan çıkan diğer adam) rolü için tek oyuncu olarak düşündüğü André Wilms'in tek kelime Fince bilmemesiymiş. Sessiz diyorum ama filmdeki tek sesin de Shemeikka'nın kızkardeşi rolündeki Elina Salo tarafından söylenen "Le Temps de Cerises" şarkısı olduğunu belirtmeliyim.
Aki Kaurismäki'nin Juha filminde, bir ayağı aksayan, işine düşkün çiftçi Juha ile genç, güzel karısı Marja'nın mutlu hayatlarıyla tanışıyoruz öncelikle.
Yetiştirdikleri lahanaları kasabanın pazarında satan, basit ve sakin bir hayat süren çiftçiyle karısının hayatı, yolda üstü açık spor arabası bozulan şehirli Shemeikka'nın, traktörüyle tarlasını süren Juha'dan yardım istemesiyle değişiveriyor.
Gözüpek Shemeikka Marja'ya göz koyuyor ve O'nu bu sefil hayattan kurtarıp şehre götürmekle cezbetmeye çalışıyor. Marja bu adama başta kanmıyor ama istediğini elde edemeyen ısrarcı adam tekrar geleceğini söyleyip gitikten sonra Marja'ya bir haller oluyor. Basit köylü hayatından sıkılıveriyor Marja ve şehre gitmek tutkuya dönüşüyor. Bir de elbette bebek özlemi var, tarladaki lahanalarla çok güzel verilmiş Marja'nın bebek sahibi olma özlemi.
Bir şeyi çok isterseniz bir şekilde olur derler ya, Marja'nın şehre gitme tutkusu da Shemeikka'nın yeniden gelişiyle gerçekleşiyor diyeyim ve daha fazla 'spoiler' vermeden hemen ekleyeyim; filmin bundan sonrası eski Yeşilçam filmlerindeki kötü yola düşürülen genç kız filmlerini aratmıyor. Üstelik, film sadece 78 dakika ama bu kısa sürede aktardığı mesaj çok ciddi derslerle yüklü.
Döngü...Döngü...Döngü...Öyküler her zaman mutlu sonla bitmez, mutsuz sonlarla başetmek gerek! Döngü...Döngü...Döngü...
Aki Kaurismäki ve ağabeyi Mika Kaurismäki filmleriyle zaman zaman günceme konuk olmuşlardı. Diğer izlenimler için lütfen başlıklara tıklayın:
Hamlet liikemaailmassa
Pidä huivista kiinni, Tatjana
Leningrad Cowboys
Mies vailla menneisyyttä
Tulitikkutehtaan tyttö
La Vie de Bohème
Calamari Union
I Hired a Contract Killer
Rikos ja rangaistus
Bir Kez daha Zombie ja kummitusjuna (Mika Kaurismäki)