21 Eylül 2011 Çarşamba

La Vie de Bohème

Sevdiğim Fin yönetmen Aki Kaurismäki'nin arşivimizde eksik olan filmlerini yavaş yavaş tamamlamaya çalışıyoruz. Dün akşam izlemek üzere arşimize yeni eklenen filmlerinden 1992 yapımı siyah – beyaz La Vie de Bohème / The Bohemian Life / Boheemielämää / Bohem Hayatı filmini seçtik Kaurismäki'nin.
Kaurismäki kardeşler filmlerinde Türk motiflerine sıklıkla yer verirler. La Vie de Bohème / The Bohemian Life / Boheemielämää / Bohem Hayatı filminin içinden geçen Türk motifi ise Türk işi terlikler. Aki Kaurismäki ‘nin Henri Murger'ın "Scènes de la vie de Bohème / Bohem Hayatından Sahneler " adlı romanından uyarladığı ama elbette Kaurismäkivari yorumladığı La Vie de Bohème filmi Rodolfo (ressam), Marcel (yazar) ve Schaunard (müzisyen) isimli üç bohem sanatçının 1960lı yılların Paris’inde kesişen hayatlarını aktarır. Karakterlerden yazar Marcel aslında tahliye edildiği için hiçbir eşyasını alamadan çıktığı kira evinde yeni kiracı müzisyen Schaunard’ın eşyalarını kullandığını görünce masanın üstündeki terlikleri tutarak “Ya bunlar ? Bunlar, sevdiğimin bana verdiği Türk işi terlikler değil mi ?” diye sitem eder.Schaunard, Marcel ve RodolfoBilenler bilir, Henri Murger’in eserinin en tanınmış uyarlaması Giacomo Puccini'nin yaptığı La Bohème isimli dört perdelik operadır. Seneler önce Atatürk Kültür Merkezi’nde izlemiştim La Bohème operasını. Belleğimde en çok Mimi’nin (operada Şair olan Rodolfo’nun sevgilisidir Mimi) aryaları yer etmiştir. Operayı herkes sevemez hatta çoğunluk anlamsız bile bulabilir bu sanat dalını. Kaurismäki filminde hem Henri Murger’e hem de opera sanatına hoş göndermeler yapmış. Filmin ana karaterlerinden ressam Rodolfo zorunlu olarak mezarlıkta geçirdiği gecenin sabahında Henri Murger’in mezarına konulmuş gülleri alarak Mimi’ye götürür. Rodolfo’nun resmini satın almak isteyen bir alıcı resmin değeriyle ilgili pazarlık yaparken “ve bu akşama iki opera bileti” diyerek kapatır aralarındaki pazarlığı, Rodolfo pes ederek “opera can çekişen bir sanat dalı ama olsun” diyerek alır parayı ve biletleri.

Kaurismäki aslında Henri Murger’in eserini öncelikle Helsinki’de çekmek için uyarlaması üzerine senelerce çalışmış ama sonuçta olamayacağına kanaat getirince Paris’e giderek tüm filmi orada Fransızca olarak çekmiş. Bir Kaurismäki filmindeki karakterleri Fince değil de Fransızca dinlemek öncelikle ters geliyor kulağa ama takdir ediyorum kendisini. Madem konu Paris’te geçiyor, üstelik bohemlerin hayatı anlatılan, elbette Fransızca konuşulmalı değil mi ?RodolfoMimiÖykü çok bilinen bir öykü olduğu için biraz bahsedebilirim diye düşünüyorum. Ancak yukarıda haddim olmayarak kullandığım 'Kaurismäkivari' yorumla ne demek istediğimi ancak filmi izlerseniz algılayabilirsiniz. Aki Kaurismäki filmini Puccini’nin yorumundan fazlasıyla soyutlamış çünkü yaratım aşamasında kendisinin belirttiği gibi filminin burjuva bestecinin fantazilerine esir olmasını istememiş. Kaurismäki’nin uyarlamasında Rodolfo Arnavut bir ressam olarak yorumlanıp, yasadışı yollarla Paris’te kaldığı için sınırdışı ediliyor. Rodolfo kendi ülkesine gönderilince sevgilisi Mimi başka bir adamla birlikte oluyor. Rodolfo yeniden yasadışı yollarla Paris’e dönünce iki sevgili bir araya geliyorlar gelmesine ama mutluluk kalıcı olamıyor.
Bu balık başka balık !Geç keşfettiğim Aki Kaurismäki’nin sinemasını tereddütsüz ayakta alkışladığımı yine dile getirmek istiyorum. Tüm diyaloglar inanılmaz güzellikte, çok fazla absürd nokta var (sipariş edilen çift başlı balık, Rodolfo'nun resmettiği otoportresine annem demesi gibi). Abartısız diyebilirim ki sonuna kadar farklı bir "Scènes de la vie de Bohème” uyarlaması bu güzel film. Sinema meraklılarının izlemesi, edinmesi gerek.

Aki Kaurismäki ve ağabeyi Mika Kaurismäki filmleriyle zaman zaman günceme konuk olmuşlardı. Diğer izlenimler için lütfen başlıklara tıklayın:
Pidä huivista kiinni, Tatjana
Leningrad Cowboys
Mies vailla menneisyyttä
Tulitikkutehtaan tyttö
Bir Kez daha Zombie ja kummitusjuna