5 Ocak 2009 Pazartesi

In libris veritas!

Başucumda aynı anda birden fazla kitap vardır ve çoğu zaman paralel olarak birarada okurum. Bir de okunmayı bekleyen ama bir türlü başlanamamış ya da başlanıp her defasında bir vesile ile tamamlanamamış, yarım bırakılmış kitaplar da vardır başucumda ya da usumda. Alev Alatlı'nın kitapları da tamamlamayı başaramadığım kitaplardandı. Ta ki geçtiğimiz haftasonuna dek! Alev Alatlı'nın ilk basımı 1984'te yapılmış Yaseminler Tüter mi, Hâlâ? isimli kitabını bir solukta bitirdim.

Üniversite yıllarımda "Turkish Foreign Politics/Türk Dış Politikası" dersini her konuyu yaşadığı zengin anılarla bize aktaran Sayın Haluk Ülman Hoca'dan alıyorduk. Kıbrıs Barış Harekatı esnasında olanları kendisinden dinlemek, parola cümlesi olan "Ayşe tatile çıkıyor" sözünü keyifli keyifli "biz harekatı düşünüyoruz Turan (Güneş) kızının tatiliyle meşgul bir yandan" diye anlatan Sn. Ülman'ın söylediği bir yorum aklımdan çıkmaz. "Dünya üzerinde başka iki ulus yoktur ki böylesine içiçe yaşasın, birbirinden toprak alıp toprak versin!" Yaseminler Tüter mi, Hâlâ?; ile Alev Alatlı, Kıbrıs'ın yakın tarihini Kıbrıslı Rum Eleni Naciye'nin sürüklenmeleri üzerinden bölümler arasında yer verdiği "vakanüvis"lerle öylesine dokunaklı aktarıyor ki siz de adada açan yaseminler gibi tütmek istiyorsunuz.

Kıbrıs... Hep bir buruk tat bırakan bir ada. Bu adada yaşayan Eleni Naciye... Eleni, korunmasız, savunmasız bir Rum kızı, Naciye olunca Arif’in sevgili karısı, çocuklarının anası... Kitap Kıbrıs'ta İngiliz İdaresi’nin son dönemlerinden başlıyor. Eleni Dipkarpaz’da (Rizo Karpasso)yaşayan bir Rum kızı. Babası Spiro ve annesi Afroditi O'nu Girne’de zenginliği ile ünlü Mikalis Menas’ın yanına evlatlık veriyor. Eleni hiç bilmediği Girne’ye bir yolculuğa çıkıyor... Menas zengin bir işadamı, eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşıyor. Zaman zaman EOKA örgütüne yardımlarda bulunuyor. Eleni bu evde çeşitli hizmetleri yüklenirken bir gece evin efendisi Eleni’nin odasına giriyor... Bu olay Eleni için yeni bir sürgün demek. Yeni sürgün yerinde hayatının ilk aşkını tanıyor Eleni; yani Arif'i, bir Türk gencini. Eleni’nin diğer toplumda kabul görmesi için Müslüman olması ve adını değiştirmesi gerekir, öyle de yapıyor. Artık Naciye oluyor ve haç çkarmak yerine namaz kılmaya başlıyor. Dört çocuk doğuruyor Arif'e. Türk komşularını, akrabalarını çok seviyor Eleni Naciye. Arif de seviyor sevmesine karısını ama bir yanlış anlaşılma sonucu ayrılıyorlar. Eleni Naciye aldığı İngiliz pasaportu ile Yunanistan’a gidiyor. Burada Glafkos ile evleniyor. Ayrıldığı çocuklarının sevgisini beşinci çocuğu Afroditi’ye veriyor, ta ki Kıbrıs’tan gelen biri onu tanıyıncaya kadar... O güzel mavi gözlü kadın yani Eleni Klo Morias Naciye Arif...Küçükken Hristiyan'dır, Arif ile evlenince Müslüman olur ve Glafkos ile evlenince kiliseye gittiği için bunun günah olduğunu düşünür. Akdeniz'de oradan oraya savrulan yitik bir hayat olur. Eleni Naciye'nin trajik sonunu, kitabın başlangıcında yer alan “Yumurta da taşın üstüne düşse, taş da yumurtanın, olan yumurtaya olur.” diye söylenen Kıbrıs Rum atasözü de özetliyor.

Girne...Girne...Bu haftasonu Yaseminler Tüter mi, Hâlâ? kitabını bitirdim ve mutlu oldum. Çok yakında, bir olasılık tekrar pek sevdiğim Girne'de olacağım. Bu kitabı daha önce okumamış olmama oldukça hayıflanıyorum. Bu gidişimde bir başka gözle "Venedik nalı" diye adlandırılan Girne limanında kendimi rüzgara karşı bırakacağım.