Pek güzel, pek lezzetli, pek faydalı bir meyvedir yaban mersini ya da likapa ya da vaccinum myrtillus ya da blueberry...Yaban mersini turtası New York'taki Cafe Katya'da müşteriler tarafından çok tercih edilmese de Jude Law (Jeremy) ve Norah Jones'u (Elizabeth) buluşturmaya vesile olarak bence çok romantik bir film ismi olmuş. Seçimlerimiz hayatımızı belirler. Yaban mersini turtasının tercih edilmemesi ile ilgili der ki Jeremy "bütün turtalar biterken yaban mersini turtası hiç bozulmadan kalır, bu durumda yaban mersini turtasını suçlayamazsın. Sadece kimse tercih etmiyor, o kadar!"
2007 yapımı, Norah Jones ve Jude Law eşliğindeki
My Blueberry Nights filmini izledik. Benim Aşk Pastam diye oynadı film ülkemizde. Kar Wai Wong çok sakin bir yönetmen, hiç aceleye getirmiyor çekimlerini...Bir çırpıda diyebilirim ki; film işlediği konu itibariyle de olsa gerek gerçekten ruh daraltıcı. Kalbi kırık Elizabeth'i Amerika boyunca gittiği yerlerde ama aslında içsel yolculuğu süresince, kalbi kırık Jeremy'i ise New York'taki "Katya" isimli kafesinde gözetliyormuşuz hissine kapılarak izliyoruz ekrandan. İkili sahnelerin çoğu, renkler, çekimler yoruyor. Norah Jones'un neredeyse hiç oyunculuğu yok, O sadece şarkı söylemeye devam etmeli bence. Pek sevdiğim Jude Law da filmi sürükleyememiş. Bu arada rahatlıkla söyleyebilirim ki başroller değil ama diğer oyuncular (Rachel Weisz, David Strathairn ve Nathalie Portman) oldukça iyiler. Bu nedenle filmdeki alt öyküler ana öyküye göre daha iyi olmuşlar. Yine de tüm olumsuzluklara rağmen My Blueberry Nights buğulu bir yaban mersini tadı bırakıyor zihnimde. Elizabeth'in repliği de uçuşuyor: "How do you say goodbye to someone you can't imagine living without? I didn't say goodbye. I didn't say anything. I just walked away. At the end of that night, I decided to take the longest way to cross the street."