Başlığın izlemeyi tamamladığım Michelangelo Antonioni'nin 1962 yapımı L'Eclisse / Eclipse / Tutulma ile ilgisi yok. Ya da var mı acaba? Bu sabah kahvaltı sonrası erkenden kızımla dinlediğimiz "Goodnight Moon" şarkısı doğrudan ay tutulmasını anımsatıp bana, onca şarkı arasından Shivaree'nin "İyi geceler Ay" şarkısını mı çaldırttı acaba? Olabilir, olmadık imgelere, olmadık imgeler çağrışım yapabilir.
Antonioni'nin yalnızlık/yabancılaşma üçlemesinin son halkasındaki L'Eclisse Monica Vitti (Vittoria) ve Alain Delon'u (Piero) bir araya getiriyor. Monica çevirmenlik yapmaktadır. Filmin başında birlikte olduğu (ki filmin devamını izlediğimde nişanlısı olduğunu öğrendim) Riccardo'dan hayli sıkıntılı bir biçimde ayrılamama/ayrılma sahnelerini izleriz. Mutsuzdur, yalnızdır Vittoria. Arkadaşının evinde Afrika dansları yaptıktan sonra sarfettiği cümle belki de durumunu (modern insanın durumu aynı zamanda) çok net açıklar: "Orada (modern olmayan dünyalar kastedilen, bu noktada Kenya) mutluluk daha az düşünülür, olaylar kendi kendine gelişir değil mi? Burada her şey çok karmaşık… Aşk bile”
Antonioni'nin şu ana dek izlediğim filmlerindeki kadın karakterlerin hepsinin kafası karışık ve mutsuzlar. Etrafları, yaşadıkları ortamlar, şehirler ne kadar dolu olursa olsun kadın karakterler hep yalnız ve boşluktalar. Maddi açıdan sorunları yoktur kadın karakterlerin ama maneviyatta tükenmiş halde, arayış içindedirler. Vittoria da bize tüm huzursuzluğunu yansıtır; Riccardo ile olan mutsuz birlikteliğini bitirir ve annesini görmeye gider. Annesinin borsa işlemlerini takip eden Piero ile aralarında bir yakınlaşma başlar. Filmde borsanın acımasızlığını da gözümüze gözümüze sokar Antonioni. Eller sürekli havada, alınan satılan kağıtlar, bağrışan insanlar, para kaybeden insanlar... Oldukça yüklü para kaybeden bir adamın oturduğu kahvede çiçek çizmiş olduğunu görürüz kağıt üzerinde. Etraftaki onca berbatlığa karşın, bir umuttur o çiçek, bizi gülümsetebilen. Piero'nun işi gereği olsa gerek, ne kadar materyalist olduğunu gözlemleriz. Vittoria ise sığınacağı, tüm huzursuzluğunu ve yalnızlığını bitirecek bir imgenin ("Aşk" mı?) peşindedir. Bir sahnede Vittoria ve Piero'nun, camın ardından öpüşmelerini görürürüz. Sanki ikisi arasındaki engel gibidir bu cam; bir araya gelemeyeceklerinin ilk somut habercisi gibidir... Piero hep konuşma taraftarıdır, Vittoria ise sessiz kalma. Piero'nun Vittoria'ya sorduğu ve aldığı yanıt aşkın anlaşmadan öte bir duygu olduğunun da kanıtı gibidir;
"Piero: Seni gerçekten anlamıyorum. Merak ediyorum eski nişanlınla sen birbirinizi anlıyor muydunuz?
Vittoria: Birbirimize aşık olduğumuz sürece anladığımız tek şey, anlaşılması gereken bir şey olmadığıydı."
Filmin son yedi dakikası öncesinde, Vittoria ve Piero'nun birbirlerine ertesi gün buluşacakları sözü vererek ayrılışlarını izleriz. Kamera, ikilinin ayrıldığı gecenin sabahında, boş binalardan başlayarak evleri, boş sokakları, boş caddeleri gösterir bize. Yine sokakta aynı kadın vardır bebek arabasını süren, arabalar geçmeye başlar tek tük, yavaş yavaş kalabalıklaşır caddeler. Kamera Fine/Son yazısını görünceye dek, boş mekanlarda, sokaklarda bizi dolaştırıp durur. Bir gazete haberini görürüz; nükleer silahlanma ile ilgili bir haberdir bu ve film biterken Antonioni'nin modern dünyanın, araçların bizi nereye götüreceğini hatırlattığını anlarız. Fine / Son yazısını görerek idrak ederiz: Eksik olan Vittoria ve Piero'dur. Kamera aynı mekanları, yerleri gösterirken göremediğimizin Piero ve Vittoria olduğu yüzümüze çarpar. Buluşmamışlardır. Birlikte olmayı sürdürmeyeceklerdir. Vittoria, mutsuz bir beraberliğe, yalnızlığı yeğlemiştir.
Film biter, L'Eclisse, muhteşem bir yalnızlık ezgisi olarak içinizde çalmaya devam eder, eder, eder...
Demiş ki Antonioni: “Aşk dediğimiz, öylesine anlaşılmaz, öylesine çarpık bir duygudur ki, aşkı bir hastalık gibi incelemek gerekir… Aşk hiçbir zaman sürekli değildir. Erkekle kadını başta birbirine bağlayan bu duygu, zaman geçtikçe tükenmeye, ölmeye mahkûmdur.” (Antonioni'nin bu sözleri şimdi yönetmenini anımsayamadığım Maladie d'Amour / Aşk Hastalığı isimli bir Fransız filmini anımsattı bana.)
Aşkın, sorgusuz sualsiz giderken, yerine bıraktığı bir şey var mıdır?