19 Mayıs 2009 Salı

"Halkı kontrol etmek, bireyi kontrol etmekten daha kolaydır!"

Franz Kafka'yı canlandıran Jeremy Irons, Prag sokaklarında...Steven Soderbergh'in 1991 yapımı Kafka filminin video kasetini çıkar çıkmaz edinmiştim. Geçtiğimiz haftasonu seneler sonra filmi yeniden ama bu kez DVD'den izledik. Filmin adını ilk duyan, hemen Kafka'nın yaşamını izleyeceği kanısına kapılıyor. Evet, filmin ana karakteri Kafka! Gündüzleri sigortacı olarak çalışıp, geceleri de böceğe dönüşen birinin (meşhur "Gregor Samsa") öyküsünü yazıyor Kafka lakin film biyografik değil. Filmdeki olayları Kafka ile birlikte izliyoruz. Kafka'nın yazdıkları ve yaşamı filmde birbirine karışmış. Prag'ın karanlık ve sessiz sokaklarıyla şehrin neredeyse her tarafından bir hayalet edasıyla görebileceğiniz 'Şato' ise filme tümüyle hakim, odak noktasında.
Negatif Enerji Merkezi Kara Kent Prag..! (Sevgili(m) kocama göre!)Sevgili(m) kocam, Prag'ın pis ve karanlık, kara büyü kenti, negatif enerjilerin ve simyacıların merkezlerinden biri olduğunu falan der hep ne zaman Prag bahsi açılsa! Bu filmi izleyen birisi de kolayca bu kanıya/sanıya varabilir sanki. Oysa, orada yaşamıştım bir zamanlar...
Kafka çalışırkenFilmde olaylar, Kafka'nın çalışma arkadaşı Raban'ın yüzü gözü yara içerisinde olan ve sanki programlanmış/makineleşmiş bir adam (bir tür "``golem´´) tarafından öldürülmesiyle başlıyor. Raban'ın cebinden çıkan fotoğraf iyi giyim-kuşamlı biri tarafından alınır. Polis intihar teşhisi koyar. Kafka'nın da düşüncesi bu yöndedir. Ama Raban intihar edecek birisi değildir. İki farklı Raban vardır: Görünürdeki işe gidip gelen basit yaşamlı Raban ile küçük bir devrimci örgüte üye olan Raban. Raban'nın amacı bombalı bir çanta ile 'Şato'ya giderek 'Şato'da Sağlık Bölümü Başkanı olan doktoru öldürmektir. Çünkü doktor orada insanların beynine fiziki olarak müdahale ederek onları makineleştiren çalışmaları yöneten kişidir. Ne yapacağı anlaşılınca Raban polis/düzen/'Şato' tarafından öldürülür. Cebinden çıkan fotoğraf da doktorun fotoğrafıdır.
Kafka ve Gabriela, fonda ise ünlü 'Şato'Raban'ın kız arkadaşı Gabriela, Kafka'ya Raban'ın polis tarafından öldürüldüğünü söyler. Gabriela da aynı devrimci örgüte üyedir ve Kafka'dan kendilerine yardım etmesini ister. Kafka örgüt için yazmalıdır ama Kafka kabul etmez, çünkü O "kendisi için yazmaktadır". Ancak Gabriela, Raban'ın evini boşaltırken, Kafka da bombalı çantayı evden alarak polisten kaçıracaktır.
Bu sıralarda Kafka'nın yanına, işyerinde yardımcı kılıfıyla ikiz sivil polis verilir. Aniden Gabriela ortadan kaybolur. Ardarda çorap söküğü gibi olaylar sıralanır; makineleşmiş, ruhu ele geçirilmiş zombimsi adam, ``golem´´ Kafka'ya saldırır, iki sivil polis Kafka'yı zorla Şato'ya götürmeye kalkışır; Gabriela'nın arkadaşları öldürülür. Böylelikle hiç bir şeye bulaşmayan, kendi halindeki ürkek, çekingen Kafka'mız da çevresinde gelişen olup bitenlere inanmamaya başlar. Zaman sorgulama zamanıdır!
Kafka ve bombalı çantaKafka Raban'ın evinden kaçırdığı bombalı çantayla gizli bir geçitten 'Şato'ya girer. 'Şato'da "bilimsel" deneyler yapılmaktadır. Deneyler (aslında işkenceler) sonrasında bireylerin beyinleri tamamen değiştirilmektedir. İşkence altındaki bir çok insan da, deneyleri tamamlayamadan ölmektedir. Ortadan kaybolan Gabriela da bu deneylere maruz kalmıştır. Kendisine işkence uygulayana son sözlerini büyük bir kararlılıkla şöyle ifade eder: "Devrimin ilk günü ilk asılacak pislik sen olacaksın."
Kafka 'Şato'dayken film renklenir.Kafka ise doktoru bulmuştur. Doktor da O'nun Kafka olduğunu anlamıştır. Kafka elinde bombalı çanta ile bir başka deneye tanık edilir. Ama yanında bomba olmasından şüphelenilmez. Kafka'dan doktora en vurucu replik gelir; "Ben kabuslar yazmaya çalıştım, sen ise bunu yarattın!" Çanta açılır, bomba patlar ve Kafka, peşine düşülse de, 'Şato'dan kaçmayı başarır.
Filmin sonunda Kafka'yı senelerdir çalışmakta olduğu şirkette, monoton işinin başında görürüz. Babasına yazdığı şu mektupla, Kafka'nın metninde kayboluruz...
"Dearest father,
I had always believed that it is better to know the truth than to live in ignorance. Now I shall find out if I was right. I can no longer deny that I am part of the world around me, nor can I deny, despite our differences, that I remain your son. And so I hope only that these late, perhaps insignificant, realizations might reassure us both a little and make our living and our dying easier. "
"Sevgili Baba,
Her zaman bilgisizlik içinde yaşamaktansa gerçeği bilmenin daha iyi olacağına inandım. Artık haklı olup olmadığımı anlayacağım. Daha önce böyle düşünmesem de, ben de dünyanın bir parçasıymışım. Aramızdaki farklara rağmen daha fazla inkar edemem; senin oğlun olarak kalacağım. Ve umuyorum ki fark ettiğim bu geç belki de anlamsız gerçekler aramızı biraz olsun yatıştırır. Yaşamımızı ve ölümümüzü kolaylaştırır."

Son olarak, filmin büyük çoğunluğunun özellikle "Kara Kent Prag" vurgusuna binaen, siyah-beyaz çekildiğini, Şato'nun içindeki sahnelerdeyse renklendiğini belirtmeliyim. Filmin beni rahatsız eden tek noktası Çekçe (ya da Kafka'nın anadili Almanca) değil de İngilizce olması!