Pazartesi akşamı uyukladığım için izleyemediğim Anatole Litvak'ın 1967 yapımı
The Night of The Generals / Generallerin Gecesi isimli filmini dün gece izledim. İkinci Dünya Savaşına yönelik filmler ilgimi çekmiştir hep ama bu film savaştan çok üç farklı yılda üç farklı kentteki (Varşova,Paris ve Hamburg) canice işlenen bireysel bir cinayet, bu cinayeti işleme olasılığı olan üç Nazi generali ve bu cinayeti çözmek için ısrarlı davranan bir binbaşı (ikinci cinayette artık albaydır) üzerine yoğunlaşıyor. Film, psikopat general rolündeki Peter O'Toole ile cinayetleri çözmek için uğraş veren binbaşı (daha sonra albay) rolündeki Ömer Şerif (Omar Sharif)'i 1962'deki
Lawrence of Arabia / Arabistanlı Lawrence filminden sonra aynı filmde ikinci kez biraraya getirmiş. Peter O'Toole General Tanz rolünde çok etkileyici bir oyun sergiliyor.
Filmin Paris'te geçen ikinci bölümünde Ömer Şerif (Albay Grau) ile Fransız müfettiş (Philippe Noiret) arasında geçen diyalog Alman Albay Grau'nun adalet tutkusu için akılda kalır bir örnek. Zaten savaştayız, bir general bir fahişeyi öldürmüş ya da öldürmemiş ne olur ki demiyor Ömer Şerif ve adaletin peşinde iz sürüyor.
Albay Grau: Burada üç generalin adı yazıyor.Haklarında her şeyi bilmek istiyorum.
Fransız müfettiş: Her şey biraz fazla olabilir. Tam olarak ne arıyorsunuz?
Albay Grau: İçlerinden biri...bir katil.
Fransız müfettiş: Sadece biri mi? Cinayet generallerin mesleğidir.
Albay Grau: Büyük ölçekte takdir hak eden bir şey küçük ölçekte canice olur diyelim. Toplu katliamcılara madalya vermek zorunda olduğumuz için küçük girişimciyi adalet önüne çıkarmaya çalışalım !