26 Temmuz 2010 Pazartesi

Dilber’in Sekiz Günü

Cemal Şan’ın kalp, ruh ve akıl üçlemesinin ilk filmi olan 2007 yapımı Zeynep’in Sekiz Günü / Zeynep’s Eight Days filminden sonra ruhu temsil eden 2008 yapımı Dilber’in Sekiz Günü / Dilber’s Eight Days ve aklı temsil eden 2009 yapımı Ali’in Sekiz Günü / Ali’s Eight Days filmlerini geçtiğimiz haftasonu izleyerek üçlemeyi tamamladım.Dilber'in Sekiz Günüİlk film Zeynep’in Sekiz Günü / Zeynep’s Eight Days kentli bir kadın olan Zeynep’i anlatıyordu. Zeynep’in filmindeki diğer ana kahraman Ali’nin kalbinin prensesi olan Zeynep’in renksiz, tekdüze hayatına aşkın girmesiyle neler olduğunu izliyorduk. Dilber’de kalbin yerini ruh, Ali’de ise akıl alıyor. Dilber’e “ruhumun prensesi” ile hitap edilirken Ali’nin filminde Ali “aklımın prensesi” olarak hitap ediyor filmin ana kadın kahramanına. Zeynep’te kentli bir kadının öyküsünü izlerken, filmdeki kentli müzikleri dinlerken Dilber’in Sekiz Günü / Dilber’s Eight Days filminde bu kez köylü kızı Dilber ile tanışıyoruz, Nail Yurtsever’in ezgilerini dinliyoruz. Hayli gözüpek bir karakter Dilber, oldukça onurlu, töreye başkaldıracak kadar da asi. Film Mardin’in Nusaybin ilçesinin Eski Hisar köyü ile Akarsu kasabalarında tamamlanmış. Filmin bir karesinde filmin ana kahramanlarından Mehmet’in evinde Mardinli olan Murathan Mungan’ın “Yaz Geçer” kitabını görüyoruz. “AY’dan İzlenimler”’i izleyenler bilirler “içinden filmler geçen filmler” ile “içinden kitaplar geçen filmler”i ayrı severim ve Dilber’in Sekiz Günü / Dilber’s Eight Days filmi de benim açımdan üçlemenin en iyi filmi olarak değil aynı zamanda içinden geçen sevdiğim bu şiir kitabıyla da belleğime kazınıyor.

Üçlemenin Zeynep’le ilgili filminde günler “Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar ve sekizinci gün yine Pazartesi” döngüsüyle yer alıyordu. Dilber’de günler “20 Nisan, 21 Nisan, 22 Nisan, 23 Nisan, 24 Nisan, 25 Nisan, 26 Nisan ve sekizinci gün 27 Nisan” olarak yer alıyor. Ali ile ilgili filmde ise günler “Birinci gün, ikinci gün, üçüncü gün, dördüncü gün, beşinci gün, altıncı gün, yedinci gün ve sonuncu sekizinci gün” olarak aktarılmış. Yönetmen Cemal Şan bir söyleşide "Sinemayı dert eden bir ekibiz. Zamanlamanın senaryodaki sekiz günle reel olması ve gerçek zamanı yakalamak için üçlemenin tüm filmlerini 8'er günde çektik. Oyuncuların ve teknik ekibin canını çıkardım. Ekibi, sabah dörtte uyandırarak bazı çekimleri yaptık." diye aktarmış üçlemenin film çekim sürelerini. DVD’de “özel seçenekler” bölümünde yer alan söyleşide ise filmde anlatılan Dilber’in gerçek bir karakter olduğunu belirtiyor.DilberÇocukluk aşkı Ali’yle evlenme hayalleri kuran Dilber’in hayalleri, Ali’nin babasının oğlunu arkadaşının kızıyla evlendirmek için verdiği söz yüzünden bir anda yıkılır. Ali’nin babasına karşı gelememesini hazmedemeyen ve bu durumu kabullenemeyen Dilber “bu köye gelip beni ilk isteyen talibimle evleneceğim, bu da benim sözüm” der ve kendisini ahıra kapatır. Babası, annesi, kardeşleri Dilber’i bu kararından vazgeçmesi için çok uğraşırlar ama Dilber kararlıdır… Çok zaman geçmez, köye ağır aksak yaklaşan topal bir bir adam görürüz kıraç yol üzerinde. Bu adam kasabanın ilkokulunda hademe olarak çalışan Topal Mehmet’tir ve Dilber’i istemeye gelmektedir. Dilber Mehmet’i kocalığa kabul eder, köyünden kalkıp kasabaya gider, Mehmet hiç zor kullanmaz, O'na ters davranmaz, çok güzel kahvaltılar hazırlar, not yazar "ruhumun prensesi" diye, yeni hayatına Mehmet’in müşfikliğiyle alışmaya ve kasabayı tanımaya başlar, hatta yavaş yavaş ısındığı ve “çok iyi bir adam” olarak nitelendirdiği Mehmet’i sevmeye de başlar. . . Ancak yedinci günün gecesinde küçük evlerinin kapısı çalınıverir. Kapıdaki Dilber’i geri almak için gelen, pişmanlık içerisindeki çocukluk aşkı Ali’dir. Filmin konusuna dair bu kadar “spoiler” yeterli sanırım. Dilber rolündeki Nesrin Cavadzade ile Mehmet rolündeki Fırat Tanış oyunculuklarıyla filmi sürükleyip götürüyorlar. Mehmet öylesine güzel, öylesine içten söylüyor ki "ay dilbere" türküsünü, inandırıyor sizi Dilber'in Mehmet'in hem derdi hem dermanı olacağına...

Cemal Şan’ın “kalp-ruh-akıl” üçlemesindeki filmlerin hepsi derin bir hüzün bırakıyor. Ama Dilber’in ve Mehmet'in gözleri ayrı bir dokunuyor yüreğinize…