28 Eylül 2011 Çarşamba

Germania anno zero

Almanya’nın “sıfır yılı” olarak adlandırılan 1945, Alman Ulusu'nun yakın geçmişiyle hesaplaştığı, savaş günahlarını affettirmek için çok ciddi bedel ödemeye başladıkları yıldır.

Roberto Rossellini’nin “Savaş Üçlemesi” olarak bilinen filmlerinin son halkası olan 1948 yapımı filmi adını doğrudan “sıfır yılı”’ndan alır: Germania anno zero / Deutschland im Jahre Null / Almanya, Sıfır Yılı Filmin öyküsünü de yazan Rossellini, bombardımanla yerle bir edilmiş, yanıp yıkılmış, harabeye dönmüş 1945 yılının Berlin’inde 12 yaşındaki Edmund’un gözünden olan biteni aktarmaktadır.

İtalyan yeni gerçekçiliğinin en önemli filmlerinden birini daha gerçekleştirmiş olan Roberto Rossellini, Germania anno zero filminin tüm dış çekimlerini Berlin’de yapmış, filmini de 1946’da prematüre olarak ölen oğlu Romano Rosselini’ye adamıştır.Edmund yıkıntıya dönüşmüş Berlin sokaklarındaÇok değil birkaç yıl öncesinin pohpohlanan üstün ırk Hitler gençlerinden olan Edmund Koeler, savaşın hemen ertesinde yıkıntıya dönüşmüş 1945 Berlin’inde ailesiyle birlikte hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Yarı yatalak hasta babası, yabancı askerlerle düşüp kalkmakla suçlanan ablası, Berlin teslim olduktan sonra yakalanıp müttefik kuvvetlere esir düşmemek için polisten saklanan asker ağabeyi ile Alexander Meydanı (Alexanderplatz) yakınlarında bombalanmaktan harabeye dönüşmüş evlerinde üç kişilik yemek kartıyla 4 kişi karınlarını doyurmaya çalışmaktadırlar. Edmund, Berlin sokaklarında yiyecek bulabilmek için dolaşırken halen Nazi sempatizanlığını sürdüren, pedofil öğretmenine rastlar. Öğretmeni kendisine müttefiklere satması için Hitler’in konuşmasının olduğu bir plak verir. Plak dönerken Hitler’in “Sadece iyi günde değil, özellikle kötü günde halkıma gücümü tekrar verip güvenebileceğim, ayağa kaldırabileceğim ve kaldırmak zorunda olduğum koca Alman halkına ‘Ey Alman halkı, gönlünüzü ferah tutun!" diyebileceğim için bahtiyarım! Galip geleceğiz! Zafer bizi bekliyor!" diyen sesinin Berlin’in harabe kalıntıları üzerinden ekrandan akması oldukça ironiktir.

Sorunlu, hastalıklı öğretmeni Edmund’la zaman zaman süren iletişiminde ‘zayıf düşenler ölmeyi hak edenlerdir’ mottosuyla adeta Edmund'un beynini yıkayarak babasına son vurucu darbeyi yapmasını sağlayacaktır. Edmund’un babasının hayatını sonlandırmadan hemen önce babanın dudaklarından dökülenler belki de tüm Alman Ulusu’nun Hitler ile hesaplaşmasının, pişmanlığının en yalın anlatımıdır: “Her şeyim alındı benden.Birikimlerimi enflasyon, oğullarımı ise Hitler aldı. Buna isyan etmem gerekirdi ama kendi kuşağımdaki birçok insan gibi çok güçsüzdüm. Felaketin yaklaştığını gördük fakat önlemek adına hiçbir şey yapmadık. Sonuçlarını ise ancak şimdi anlayabiliyoruz.”EdmundÖğretmeninin dolduruşuyla babasını öldüren Edmund’un gözlerindeki keder, yalnızlığı, pişmanlığı, çaresizliği Berlin’in bir iskelete dönüşmüş görüntülerine karışırken Edmund’un kendisini de sonlandırması karşısında sadece sessiz kalabiliyorsunuz. 1947 yazının Berlin sokaklarında çekilen bu film bence film değil; savaş ile ilgili gerçeğin ta kendisi. Bir çocuğun gözünden savaşın anlamsızlığına karşı verilen en iyi duruş, olabilecek en iyi yanıt!
Roberto Rossellini’nin “Savaş Üçlemesi”nin ilk iki filmi Roma, città aperta / Rome, Open City / Roma, Açık Şehir (1945) ve Paisà / Paisan / Hemşeri (1946) filmleridir. Bütün Yollar Roma’ya Çıkar başlığı altında üçlemenin ilk filmi Roma, città aperta günceme daha önce konuk olmuştu. Üçlemenin ikinci filmi en kısa zamanda izlenecek filmler listemdedir ve zamanı geldiğinde günceme elbette konuk olacaktır.