26 Eylül 2011 Pazartesi

Utvandrarna

İsveçli yazar Vilhelm Moberg’in “Utvandrarna / Göçmenler “ romanı (roman serisi demek daha doğru olacak, dört kitaptan oluşuyor tüm tema) 19. yüzyılın ortasında “yeni toprak, yeni ülke” hayalleriyle Ljuder’den (Güney İsveç’de küçük bir köy) Amerika’ya göç eden bir avuç İsveçli’nin öyküsünü anlatır. Göç edenler arasında yazarın kendi akrabaları da vardır. Bengt Forslund “Utvandrarna / Göçmenler “ romanını senaryolaştırır ve Jan Troell 1971’de filme çeker. Ortaya yaklaşık 3 küsur saatlik destansı Utvandrarna / The Emigrants / Göçmenler filmi çıkar.

Öykünün başladığı 1844 yılında Ljuder köyüne gücünü dinden ya da kanundan alan dört kişi hükmetmektedir. Herkes otoriteye uymak zorunda ve koyulan kuralları sorgulayamamaktadır. Köylüler, çiftçiler kısıtlı topraklarını ekip biçip, karınlarını doyurmaya çalışmaktadırlar. Hayat hayli zordur.Karl OskarKristina Babası tarlada sakatlanınca çiftliğin işlerini devralan Karl Oskar (Max von Sydow) Kristina (Liv Ullmann) ile evlenir, birbiri ardına çocukları olur. Yağmur, kuraklık, yangın derken kısıtlı toprakları tüm ailenin doymasına yetmemektedir. Karl Oskar’ın hayali yeni toprak Amerika’ya gitmektedir. Kızları Anna yediği lapadan dolayı hastalanıp ölünce başta Amerika hayallerine karşı çıkan karısı da göç etmeyi kabul eder.

Karl Oskar’ın kardeşi Robert oldukça cimri bir çiftlik sahibinin yanında ırgat olarak çalışmaktadır. Robert ve aynı odayı paylaştığı arkadaşı Arvid’in de hayali yeni ülke Amerika’da şanslarını aramaktır. Robert’in Amerika ile ilgili kitaptan en iyi pirincin okyanusun öte yanından geldiğini okurlar ve ilk kritik soru Arvid’den gelir: “Okyanus ne kadar büyük ?”

İsveç Kilisesinin öğretisine isyan eden Papaz Danjel dinini özgürce yaşabilmek için Amerika’ya gitmek istemektedir. Dışlanmış bir dul kadın olan Ulrika ile kızı Elin de Papaz Danjel’in öğretisine sığınmıştır.

Daha önce Minnesota’ya göç etmiş olan oğullarının yazdığı gibi verimli topraklara kavuşmak üzere Fina Kajsa ve karısı da Amerika’ya gitmek istemektedir.

Sözün kısası, ya karınlarını doyurabilmek ya da inançlarını özgürce yaşayabilmek için biraraya gelen bu bir avuç İsveçli köylü yeni toprak, yeni dünya Amerika hayalleriyle köylerini arkalarında bırakarak hayli zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuğun ağır şartlarına dayanamayanlar Atlantik üzerinde yolculuğu tamamlayamaz ve yolda ölürler. Sonunda Amerika’ya ayak basabilenler tren ve gemiyle Minnesota’ya devam eder, düşledikleri araziye kavuşurlar. Daha önce Minnesota’ya göç etmiş olan Fina Kajsa’nın oğlunun yazdığı gibi değildir vardıkları noktada karşılaştıkları.Karl Oskar'ın toprağıGöç etmek tüm gemileri yakmak demektir. Daha iyi bir hayat için tüm zorluklar göğüslenmeye çalışılır, tüm sonuçlara katlanılır. Bir avuç İsveçli’den zorlu yolculuğu atlatabilenler yeni bir hayat kuracakları arazilerine kavuşur ama Karl Oskar toprağını belirleyip, işareti koyduğunda bilirsiniz ki asıl iş o an başlamaktadır. Üstüne üstelik yeni toprak, yeni dünya Amerika çok değil bir on-onbeş yılın içinde iç savaşa sürüklenecek, daha acımasız öyküler işte asıl o zaman başlayacaktır.
Film için tek söyleyebileceğim olumsuz yan süresinin oldukça uzun tutulmuş olması. Elbette izlenmesine izleniyor, üstelik Vilhelm Moberg’in romanının başka türlü uyarlanmasının da mümkün olacağını sanmıyorum. Ana karakterler Max von Sydow ve Liv Ullmann dışında tüm diğer yan karakterlerle beraber film, İsveçli köylülerin Amerika’ya göç etme destanına dönüşürken anlatılan İsveçlilerin gerçeği ama rahatlıkla başka uluslar için de geçerli olabilir, olmuştur da tüm anlatılanlar diye düşünmeden edemiyorsunuz. İleride 157 dakikalık daha kısa bir süresi olan devam filmi "Nybyggarna" veya İngilizce adıyla The New Land'i (1972) de izleyebilmek umuduyla !