4 Eylül 2009 Cuma

Yeniden Ingmar Bergman; Det sjunde inseglet

Ölümle Satranç
Antonius Block (Max von Sydow): Siyah sana.
Ölüm (Bengt Ekerot): Bana yakışır değil mi?



Bazı filmler izlenme sıralarının gelmesini bekler! Ingmar Bergman'ın arşivimizde yer alan 1957 yapımı Det Sjunde Inseglet / The Seventh Seal / Yedinci Mühür filmi benim için izlenilecek zamanı daha önce gelmeyen filmlerden biriydi.

Şövalye Antonius Block (Max von Sydow) silahtarı Jöns (Gunnar Björnstrand) ile on yıl süren (üstelik başlıbaşına dini bir savaş olan) bir Haçlı seferinden sonra vebanın kol gezdiği ülkesine dönmektedir. Ancak yolu Ölüm (Bengt Ekerot) tarafından kesilir. Antonious, Ölüm’ü satranç oynamaya davet eder. Amaç “mutlak gerçek”e yani Tanrı’nın varlığıyla ilgili “bilgi”ye ulaşmaktır aslında ve satranç oyunu bu çabada bir oyalama taktiğidir. Eğer Ölüm'ü yenebilirse yaşamına kaldığı yerden devam edecektir. Yolda kendilerine katılan köylülerle (hiç kimsesi kalmamış genç kız, gezici kumpanyada hayatını sürdüren oyuncu karı-koca, saf demirci ve çapkın karısı) birlikte yola devam ederlerken Ölüm devamlı olarak Şövalye'nin peşindedir. Şövalye Ölüm'e sorular sorar sürekli ama doyurucu yanıtlar alamaz. Tanrı, din, ölüm, yaşamdır sorguladıkları...
Filmde Antonious'un gezici kumpanyadaki oyuncu karı-koca ile birlikte süt içip çilek yedikleri sahne sanki tek mutlu olduğu sahne... Şövalye yaşamın güzelliklerinin ayırdına varıyor izlenimini yaratıyor bu sahnede. Filmde beni etkileyen bir diğer sahne vücuduna şeytan girdiği için yakılmak üzere olan kızla ilgili olarak silahtar (bu arada filmdeki en sevdiğim karakter bu silahtar oldu) "Onunla kim ilgilenecek? Melek mi Şeytan mı Tanrı mı yoksa hiçlik mi?" diye Şövalyeye sorar...Şövalye bir şeylerin varlığına inanılması gerektiği ihtiyacını vurgulamak ister ama "Kızın gözlerindeki tek şey korku" der silahtar ve herhangi bir değere inanmadığını ortaya koyar.

Ingmar Bergman Antonius Block karakteri üzerinden Tanrı, din, ölüm, yaşam üzerine fikirlerini dile getirir film boyunca. Geriye kalan salt gerçek ise insanın yaşamı ve ölümü sorguladığında çıkışsız olduğu.

Ingmar Bergman varoluşçu eserlerinden ilki olan Yedinci Mühür için şöyle demiş; 'Yedinci Mühür, serbestçe kullanılmış Ortaçağ malzemeleriyle sunulan modern bir şiirdir. Filmimde Şövalye, bugünün askerinin savaştan dönmesi gibi, Haçlı Seferi'nden dönüyor. Orta Çağda insanlar vebadan ölesiye korkarlardı. Bugün de atom bombası korkusuyla yaşıyorlar. Film, teması hayli basit bir allegoridir: İnsan, onun ebedi Tanrı arayışı ve tek mutlaklık olarak ölüm.'