skip to main |
skip to sidebar
Yaşamaya Dair
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.
*1947*
Nazım Hikmet Ran
(20 Kasım 1901 - 3 Haziran 1963)
************************************
On Living
1
Living is no laughing matter :
you must live with great seriousness
like a squirrel, for example -
I mean without looking for something beyond and above living,
I mean living must be your whole occupation.
Living is no laughing matter :
you must take it seriously,
so much so and to such a degree
that, for example, your hands tied behind your back,
your back to the wall,
or else in a laboratory,
in your white coat and safety glasses,
you can die for people -
even for people whose faces you have never seen,
even though you know living
is the most real, the most beautiful thing.
I mean, you must take living so seriously
that even at seventy, for example, you'll plant olive trees -
and not for your children, either
but because although you fear death you don't believe it,
because living, I mean, weighs heavier.
*1947*
Nazım Hikmet Ran
(November 20, 1901 - June 3, 1963)
Translation / Çeviri: Randy Blasing & Mutlu Konuk