
Haneke’nin 2009 yapımı Palm d’Or / Altın Palmiye ödüllü Das Weisse Band - Eine Deutsche Kindergeschichte / The White Ribbon / Beyaz Bant filmi sizi gayet usul usul bir biçimde sarsıyor. Yönetmenin bir röportajında dediği gibi "Kötümser olanlar, eğlencelik filmleri yapanlar. İyimser kişi, insanları sarsıp kayıtsızlıktan kurtarmaya çalışır." Her Haneke filminde olduğu gibi Das Weisse Band filminde de oturduğunuz koltukta iyice rahatsız olup, bunalıp, daralıp, gerilip kayıtsız kalamıyorsunuz.


“Sizlere anlatmak istediğim hikayenin tamamen doğru olup olmadığını bilmiyorum. Zaten bir kısmı da kulaktan dolma bilgiler. Üzerinden bunca yıl geçmesine karşın büyük bir kısmı belirsizliğini koruyor ve birçok soru da cevapsız kalmış durumda. Ama sanırım köyümüzde meydana gelen bu garip olayları anlatmak zorundayım. Anlatacaklarım belki de bu ülkede olmuş bazı şeyleri açıklığa kavuşturabilir.” diye başlayınca öğretmen, -hani filmin anlatmış olduğu yıllar tutsa- Adolf Hitler’in çocukluğunun geçtiği köyü mü izleyeceğiz acaba diye düşünmedim değil ! (Hemen bu noktada ilgilenebilecekler için Aytunç Altındal’ın “Bilinmeyen Hitler” kitabını salık vereceğim.) Elbette yıllar tutmuyor dolayısıyla Hitler’in çocukluğu değil izlediğimiz ama iktidara geldiğinden itibaren şekillenmeye başlayan, Hitler’in sorgusuz sualsiz nasyonel sosyalizmi, faşizmi kabullenen ve uygulayan Nazi subaylarının, ruhsuz ve donuk Nazi kadınlarının çocukluğunu izliyoruz.



Her zamanki gibi sebep öne sürmüyor ve çözüm önermiyor Michael Haneke. Size olayları sunuyor ve işin içinden çıkıyor. Hazmedip hazmetmemek size kalıyor !