Pier Paolo Pasolini 1969 yapımı Medea filminin bazı sahnelerini Kapadokya’da çekmiştir. Böylelikle hem sıradışı yönetmen Pasolini'yi hem de Medea filminin başrolündeki tüm zamanların en iyi sopranolarından biri olan diva Maria Callas'ı Kapadokya'da konuk olarak ağırladık. Medea filmine daha sonra güncemde değineceğim değinmesine ama filmde sinemacılarımızdan Muzaffer Hiçdurmaz'ın da cellat rolünde olduğu notunu hemen düşmek istiyorum.
Her ne kadar sevgili(m) kocam opera ölü bir sanattır dese de bu görüşe katılmadığımı belirterek operanın insanlık yaşadıkça yaşayacağını düşünüyorum. Ayrıca Maria Callas'ın gerçekten de gelmiş geçmiş en iyi sopranolardan biri olduğuna inanıyorum.
2 Aralık 1923 yılında New York'da doğan Maria Callas'ın gerçek ismi Maria Anna Sofia Sisilya Kalogeropoulos idi. Ailesi Yunanistan'dan Amerika'ya göç etmiş. Babası soyadlarını Callas olarak değiştirmiş. 14 yaşındayken anne ve babası boşanmışlar. Annesi O'nu ve ablasını alarak Yunanistan'a dönmüş. Annesi Maria Callas'ın ablasından büyük bir sanatçı yaratmak hırsıyla çırpınırken bunu başaramamış ve Maria Callas inanılmaz başarılı, operada bir efsane olunca da bu durumu içine sindirememiş. Annesinin bu tavırlarından ötürü Maria Callas ileriki yaşlarında annesiyle görüşmeyi tamamen kesmiş.
Callas için opera varolma nedeni olmuş. Ancak şöhretin, sahnelerin zirvesindeyken dönemin en zengin erkeği olarak tanınan Yunanlı armatör Aristoteles Onassis ile tanıştığında Onassis'le beraber olabilmek için kocasından ayrılmış ve çok sevdiği sahnelerden vazgeçmiş. Operayı bırakacak kadar çok tutulduğu, bağlandığı Onassis, Callas'la evlenmek yerine suikast sonucu öldürülen John F. Kennedy'nin eski eşi olan Jakie Kennedy ile evlenmeyi tercih etmiş ve bir bakıma Maria Callas'ın içinden gelen güçlü sesi hüzünlü bir çığlığa dönüştürmüş. Callas, Onassis'in evliliğini asla kabullenememiş. Dıştan güçlü görünümünün içinde hep bir yanı yaralı olarak kalmış. 1962'de ara verdiği sahnelere tekrar dönüp konserler vermeye başlamış. 1974 yılında Japonya'da son resmi konserini vermiş ve bir yıl sonra Onassis'in ölüm haberinin ardından bir daha asla sahnelere dönmemiş. Yerleştiği Paris'te yalnız ve kalbi kırık olarak 16 Eylül 1977'de henüz 53 yaşındayken kalp krizi geçirerek hayata veda etmiş.Dün gece efsane divanın Pier Paolo Pasolini gibi yakın dostlarından biri olan yönetmen Franco Zeffirelli'nin 2002 yılında kendisinin hüzünlü hatırasına ithaf ettiği Callas Forever / Daima Callas filmini izledik. Callas Forever filmi Maria Callas'in sesinin etkisini kaybettikten sonraki yaşamına dair bir kurgu film. Maria Callas rolünü sevdiğim oyunculardan biri olan Fanny Ardant üstlenmiş. Artık sesinin etkisini kaybetmiş olan Maria Callas'a eski plak kayıtları üzerinden "Callas Forever" adı altında yeni görüntülerle bir dizi filmler çekmek için proje üreten organizatör/menajer rolünde de diğer sevdiğim bir oyuncu Jeremy Irons var. Franco Zeffireli Fanny Ardant için "Callas'a kendisinden bile daha çok benziyor." yorumunu yapmış. Maria Callas'ın Paris'teki son yıllarına ilişkin kurgulanmış filmde Chanel kostümleri içerisinde inanılmaz zarif görünen Fanny Ardant bence de muhteşem bir Maria Callas olmuş. Kırgın, üzgün, bedbaht ama Carmen sahnelerinde (ses plaktan bile olsa) inanılmaz saldırgan, ayakları yere basan, mükemmelliyetçi ve muhteşem bir Maria Callas.