Başlığı sanırım bir sinema dergisinde okumuş olmalıyım, beynime kazınmış. Pier Paolo Pasolini'nin 1968 yapımı Teorema / Teorem filmini izlerken aklıma geliverdi dün gece.
Pasolini'nin aynı isimli romanından uyarlayarak senaryosunu da yazdığı ve yönettiği film; "Teorema'da salt 923 sözcük sarfediliyor ancak herşeyi söylüyor." sloganıyla tanıtılmış. Teorema'nın bugüne dek izlediğim en zor Pasolini filmi olduğunu düşünüyorum; elbette Salò o le 120 giornate di Sodoma / Salo ya da Sodom'un 120 Günü filminden sonra. Teorema ayrıca anlaşılması olanaksız bir Pasolini filmi olarak da usumun derinliklerine yerleşiyor. Filmi hayli genelleyerek, adı belli olmayan fotoğraftaki ziyaretçinin (Terence Stamp bu rolü üstlenmiş) Milanolu bir burjuva ailesini ziyareti süresince aile bireylerine getirdikleri ve gittikten sonra götürdükleri diye özetleyebiliriz. Ziyaretçinin adı dışında neden burjuva aileyi ziyaret ettiği, ne maksatla orada olduğu ve daha sonra gittiğinde de neden gittiği belli değildir. Ziyaretçi, evin hizmetçisinden başlayarak, evin oğlunu, evin annesini, evin kızını ve son olarak da evin babasını etkisi altına alarak cömertçe vücudunu onlara sunar; her birini baştan çıkarır. Aniden gizemli gidişi, evdeki bireylerin radikal bir biçimde dönüşmelerine yol açacaktır. Kimdir arkasında düzelmeyecek derin izler bırakan bu yabancı ziyaretçi? Tanrı mı yoksa Şeytan mı? Yabancının gidişinin ardından, dinsel takıntıları olan evin hizmetçisi mucizeler gerçekleştiren bir ermişe, hassas oğulsa kaçık ve tuhaf bir ressama, baskı altında olduğu sezilen sakin sessiz anne seks düşkünü bir kadına, evin ürkek kızı katatonik bir hastaya, hükmeden ezici baba da çıplak bir seyyaha dönüşür ! Tüm bunları izler ama bir anlam veremeyiz ya da genelleme yapmamış olayım, ben anlamlandıramadım. Hayatlarımızdaki anlamlandıramadığımız noktaların Pasolini tarafından beyazperdeye aktarıldığını düşünüyorum. Pasolini'nin de belirttiği gibi "Teorema'yı anlamak çok önemli değil, ziyaretçinin Tanrı mı yoksa Şeytan mı olduğu yorumunu tamamen izleyiciye bırakıyorum. Gelenin Mesih olmadığı belli ama doğa üstü bir güç, kesinlikle kutsal bir varlık !" diye başlayan sözlerini "Ben Tanrı deyince Katolik bir Tanrı'yı kastetmiyorum." diye sürdürüyor Pasolini. "O herhangi başka bir dine ait olabilir. Bütün dinler cahiller (köylüler) içindir. Endüstri toplumuna geçerken yaşadığımız sıkıntı da budur, hayatı dinle çözemezsiniz ama cehalet ölmediği için içimize gömülü yaşamaya devam etmektedir, edecektir. Teorema'da da burjuva ailesinin içine gömüldüğü işte bu cehalettir!"
Yazarken daha da karıştım, karmaşıklaştım. Sanırım önce kendi düşüncelerimde berraklaşmam gerek !